Bakara Suresinin 14. âyet-i kerimesiyle Hucurât 14 arasında bir ilişki var mı? Bakara 15-16’ya göre bunlar Allah’a ulaşmayı dilemeyen, hidayet yerine dalâleti satın alanlardır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Cinler ve Melekler » Bakara Suresinin 14. âyet-i kerimesiyle Hucurât 14 arasında bir ilişki var mı? Bakara 15-16’ya göre bunlar Allah’a ulaşmayı dilemeyen, hidayet yerine dalâleti satın alanlardır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara Suresinin 14. âyet-i kerimesiyle Hucurât 14 arasında bir ilişki var mı? Bakara 15-16’ya göre bunlar Allah’a ulaşmayı dilemeyen, hidayet yerine dalâleti satın alanlardır diyebilir miyiz?

Bakara 14:

2/BAKARA-14: Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn(mustehziûne).
Ve âmenû olanlarla buluştukları zaman: “Biz îmân ettik.” dediler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay eden kimseleriz.” dediler.


ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ: Ve âmenû olanlara rastladıkları zaman derler ki, “Biz âmenû olduk.”
ve izâ halev ilâ şeyâtînihim: Ve şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman.
kâlû: Derler ki.
innâ meakum: Biz muhakkak ki, sizinle beraberiz.
innemâ nahnu mustehziûn (mustehziûne): "Biz sadece alay ediyoruz.” derler.

Bakara 15:

2/BAKARA-15: Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Allah da onlarla istihza (alay) eder ve onlara mühlet verir. Onlar, kendi azgınlıkları (isyanları) içinde bocalarlar.



Bakara 16:

2/BAKARA-16: Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.


ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ: Onlar ki; hidayete karşılık dalâleti satın almışlardır.
fe mâ rabihat ticâretuhum: Ve ticaretleri onlara bir şey sağlamamıştır (kâr sağlamamıştır).
ve mâ kânû muhtedîn (muhtedîne): Ve hidayete ermiş değiller. Hidayete erenler olmadılar. Hidayet üzere olmadılar.
 
Bakara 14, 15 ve 16.

Gelelim Hucurât 14'e:

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah’a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: "Teslim olduk." deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah’a ve O’nun Resûl'üne itaat ederseniz (Allah’a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir.”


kâletil a’râbu âmennâ: Araplar dediler ki: “Biz âmenû olduk.”
kul lem tu’minû: De ki: “ Siz mü’min olmadınız."
ve lâkin kûlû eslemnâ: Ama "İslâm'a girdik." deyin. "İslâm'a üzere olduk." deyin.
ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum: Ve kalplerinizin içine îmân girmedi.

Girmediği için mü’min olmadınız (mü’min olduk demeyin)."

ve in tutîullâhe ve resûlehu: Allah’a ve resûlüne itaat ederseniz.
lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en): Sizin amellerinizden hiç birşey eksilmez.
innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun): Muhakkak ki, Allah Gafur’dur (merhamet edendir) ve Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).        

Şimdi âyetleri tamamaladık, suale dönüyoruz.

"Bakara 14 ile Hucurât 14 arasında bir ilişki var mı?"

Bakara 14'te âmenû olanlara rastladıkları zaman, "Bizde âmenû olduk." diyenler, "Bizde Allah'a ulaşmayı diliyoruz." diyenler. Şeytanlarla başbaşa kaldıkları zaman, "Biz onlarla sadece alay ediyoruz." diyorlar. Hucurât 14'te de Araplar dediler ki: “Biz âmenû olduk.” De ki: “ Siz âmenû olmadınız ama İslâm dairesine girdik deyin."

ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum: Ve kalplerinize îmân girmedi.

Bu durumda Bakara 14 ile Hucurât 14 arasında bir ilişki olduğu kesin. Her ikisinde de âmenû olduk diyenler var, ama aslında olmamışlar, kalplerine îmân girmemiş.

Eğer Allah’a ulaşmayı dileselerdi ne olacaktı? Allah’ ulaşmayı dileselerdi, Allah onlara 7 tane furkan verecekti ve 5., 6. ve 7. furkanlar kalple alâkalı olacaktı. Kalbin Allahû Tealâ mührünü açacaktı, kalbin üstündeki ekinneti alacaktı ve kalbin içine ihpatı yerleştirecekti ve kişi böylece idrak edebilecekti. Bu noktada ne olur? O kişinin kalbine îmân girer. Allah’a ulaşmayı dilediği zaman kişinin kalbine îmân girer. Ve îmânın girmesi, küfrün o kalpten çıkması demektir. Dikkat edin ki; kalbe yazılan bir küfür yazısından bahsetmiyoruz. Sadece kalbe îmân girmesi dolayısıyla îmânın girebilmesi için, daha evvel kalpte mevcut olan inançsızlığın küfrün (küfür inançsızlık demek, inkâr demek) inkâr kalpten çıkıyor ki; îmân kalbe girebilsin. Ancak o standartlarda gerçekleşir. O zaman Bakara-14 ile Hucurât 14 arasında bir ilişki var.  

Benzer konular