Bu mantığın ne olduğunu bilmek yetkisinin sahibi değiliz. Bu sualin cevabı Allah'tadır. Bu suali Allahû Tealâ’ya da sordular melekler: “Ben, yeryüzüne bir halife yaratacağım dediği zaman Allahû Tealâ, melekler derler ki: “Sen yeryüzünde kan döksün diye mi insan dediğin bu mahlûku yaratıyorsun?”
2/BAKARA-30: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).
Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife
kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve
kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih
ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki
ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.
Gelecekte olanları (insanların kan dökeceğini), melekler o noktada demek ki biliyorlardı. Kabil’in Habil’i öldüreceğini vs. Allahû Tealâ onlara cevap verdi: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”
Âdem (A.S)’a Allahû Tealâ isimleri; 99 esmasının sırlarını öğretti. Meleklere sordu, melekler cevap veremediler. Âdem (A.S)’a sordu, Âdem (A.S) esmaların hepsini anlattı ve en azından ilim açısından onlardan üstün olduğunu böylece ispat etti.