Kur'ân'dan başka dîni kitapları hadîs ve selefi salihini yok mu ediyorsunuz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Kur'ân'dan başka dîni kitapları hadîs ve selefi salihini yok mu ediyorsunuz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kur'ân'dan başka dîni kitapları hadîs ve selefi salihini yok mu ediyorsunuz?

Evet, yok ediyoruz! Buna bir diyeceğiniz var mı? Eğer dîn bu kadar kesimlere ayrılmışsa, insanlar bu kadar ayrı fırkaların sahipleriyse ve usulleri Kur'ân'a uymuyorsa, Kur'ân'ı Kerime fazladan Kur'ân’da olmayıp da insanların tatbikatına giren herşey aslına döndürülecektir. Kur'ân'da mevcut olup da tatbik edilmeyenler de gene aslına döndürülecektir.

Öyleyse mezhepler yok olacaktır. Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) sadece Kur'ân'la hükmetti ve mezhepler diye bir olay mevcut değildi. Ve yarın da olmayacak ve Allah'ın emirlerinin yerine getirilmesini Allahû Tealâ bize emretti. O dizaynda da insanların fırkalara ayrılması şu anda sadece; Hanefi, Hambeli, Maliki, Şafi diye birinci kesimin içinde fırkalara ayrılmak söz konusu, sünnîlerin içinde. Bakıyoruz sünnî olmayanlar içinde gene kendi aralarında ayrılıklar söz konusu. Alevi olmak bir suç değildir. Onlar da bizim kardeşlerimizdir. Bizim sünnî olmamız da böyle bir mezhep var olduğu için, yoksa asıl olan Kur'ân'dır ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in sünnetidir. Ondan sonra insanların Kur'ân'da mevcut olmayan, dîne ilâve ettiği herşey mevcut değildir.

İslâm bir tek İslâm'dır. 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe Kur'ân'ı nasıl yaşamışlarsa, o yaşantının tatbikatı İslâm'dır. Asırlar boyunca insanlar tarafından tatbikata sokulan birçok hurafe devre dışı kalmaya mahkûmdur. Doğrusu Kur'ân'ın aslî unsurlarının ayrılıklara medar olan kesimlerini bugünkü tatbikattan çıkararak Kur'ân'ın aslî standartlarına geri döndürülmesi söz konusudur. Evet, mezhepler Allah'a göre mevcut değildir. Mezhepler Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e göre de mevcut değildir. O Kur'ân'la hükmetmiştir ve hükmünü de %100 tam Allah'ın emrettiği biçimde gerçekleştirmiştir ve bizler Kur'ân'ın ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in takipçileri olmak mecburiyetindeyiz. Ondan sonra dînde yapılan değişikliklerin takipçisi olduğu için İslâm âlemi bu hale gelmiştir. İslâm'ın dînden ne kadar ayrıldığının farkında değil misin sevgili kardeşim?

İslâm'ın 5 şartının içinde Allah'a ulaşmayı dilemek var mı? Yok, eğer yoksa ki; sen böyle olduğunu zannediyorsan o zaman başlangıçta saydığımız 11 tane faktörün sahibisin ve aklını başına toplamanın zamanı gelmiştir.

"Kur'andan başka dîni kitapları hadîs ve selefi salihinin yok mu diyorsunuz?"

Selefi salihin de ondan sonrakilerin de yazdıkları şeylerden Kur'ân'a ters düşenler mutlaka devre dışı kalacaktır. Bu böyle biline. 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) neyle emretmişse aynı şeyler sadece Kur'ân hükümleri hâkim olacaktır.

"Peygamber, yemin olsun ki; bu Peygamber iki dudağı arası Allah'ın kendisine bildirdiğinden başkasını söylememiştir."

Evet, Peygambere Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) yemin olsun ki; Ben de yemin ediyorum. Bu, Peygamberimizin Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'in iki dudağı arasından sadece Kur'ân çıkmıştır.” 14 asır evvel onlar, Kur'ân'ı yaşadılar bütün boyutlarıyla ve o İslâm'ın başlangıcıydı, şimdi de sonu aynı hedefe gidilecektir. Kıyâmetten evvel mutlaka Kur'ân hükümleriyle Allahû Tealâ'nın dizaynı gerçekleşecektir ve bütün hurafeler yok olacaktır. İnsanların dîni tatbikatı gerçekleştirmesi, insanların üzerine Allahû Tealâ tarafından farz kılınmıştır ve insanlar bu konuda kimseyi zorlamak hakkının sahibi değildir. Evvelâ bu hakikat biline!

Nasıl Peygamber Efendimiz (S.A.V) kaidelerini koymuşsa, dileyen kabul etmişse bugün de aynı şey olacaktır. Dileyen dînin gereklerini yaşayacaktır, dileyen yaşamayacaktır. Allahû Tealâ hiç kimseyi zorlamaz, kaidelerini koyar dileyen gerçekleştirir, dilemeyen gerçekleştirmez. Yani biz Allahû Tealâ'nın emirlerini tahakkuk ettirirken, insanları Allah'ın emri budur mutlaka bunu yapacaksınız diye hiçbir kimseyi zorlamak yetkisinin sahibi değiliz. Herkes kalbinde hangi talebin sahibiyse o talebin sahibi olarak kendisine düşen görevleri yapacaktır veya yapmayacaktır. Acaba anlatabiliyor muyuz? Allahû Tealâ'nın bize verdiği emirlerin neler olduğunu? Son derece önemli bir konu bu. Herkes müsterih olarak kalbindeki talep neyse sadece onu gerçekleştirmekle ömrünü geçirecek ve sadece onun karşılığı kadar mükâfatını görecek.

Öyleyse bizim görevimiz dînden hurafeleri temizlemektir. Bir defa daha altını çizerek söylüyorum; bugün İslâm'ın 5 şartıyla hiç kimse Allah'ın cennetine giremez. Allah'a ulaşmayı dilemek İslâm'ın 5 şartının içinde yoktur. İslâm'ın 5 şartının içinde zikir yoktur. Allah'a ulaşmayı dilemeyen bir kişi eğer Allahû Tealâ Bize bunları öğretmeseydi, biz de sizlere öğretmeseydik hepiniz cehenneme girecektiniz, hepiniz istisnanız yok! Çünkü ‘Allah'a ulaşmayı dilemek! diye bir kavramın asla hiçbiriniz farkında değildiniz, hiçbiriniz bilmiyordunuz.

- Allah'a ruhunu ulaştırmayı dilemeyen bir kişi cehenneme gider.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


- Allah'ın âyetlerinden gâfildir.

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.


- Hüsrandadır, hidayette değildir.

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


- Şirktedir.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


- Allah'ın kulu ve dostu değil şeytanın kulu ve dostudur.

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


- Takva sahibi değildir.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


- Mü'min değildir.
- Dalâlettedir.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


- Küfürdedir.

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


- Ve amelleri boşa gider.

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilâllezîne min kablike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.


18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


Şimdi anladın mı evlâdım? Niçin buradayız? Bütün bu güzellikleri sizlere ve özellikle senin gibi düşünenlere anlatabilmek için.

Benzer konular