Efendimiz hangi cami imamına ya da kendisine sofi olduğunu söyleyen bir kişiye: ‘Hidayet nedir?’ diye sorduğumuzda "Doğru yoldur" diyorlar. ‘Nereye götürür bu yol?’ diyorum cevap yok. Öyleyse hidayetin ne olduğunu bilmeyen bir kişi, dalâlette değil midir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Efendimiz hangi cami imamına ya da kendisine sofi olduğunu söyleyen bir kişiye: ‘Hidayet nedir?’ diye sorduğumuzda "Doğru yoldur" diyorlar. ‘Nereye götürür bu yol?’ diyorum cevap yok. Öyleyse hidayetin ne olduğunu bilmeyen bir kişi, dalâlette değil midir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Efendimiz hangi cami imamına ya da kendisine sofi olduğunu söyleyen bir kişiye: ‘Hidayet nedir?’ diye sorduğumuzda "Doğru yoldur" diyorlar. ‘Nereye götürür bu yol?’ diyorum cevap yok. Öyleyse hidayetin ne olduğunu bilmeyen bir kişi, dalâlette değil midir?

Bir kişi hidayetin ne olduğunu bilmediği için dalâlette olmaz. O kişi Allah'a ulaşmayı dilemediği için dalâlettedir. Hidayetin ne olduğunu sorup da cevap aldığınız kişinin dalâlette olup olmadığını bilemezsiniz. O kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş veya dilememişse hidayettedir veya dalâlettedir. Dilemişse hidayete mutlaka adım atmıştır, dilememişse dalâlette kalmıştır. Herkes dalâlettedir. Etrafınızda gördüğünüz Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes dalâlettedir. Herkes doğduktan sonra dalâlet üzere bir hayat yaşar, ta ki Allah'a ulaşmayı dilesin. Bir defa daha tekrar ediyorum; Allah'a ulaşmayı, ruhunu hayatta iken Allah'a ulaştırmayı dileyene kadar herkes dalâlettedir. Bu Kur'ân'ın temel hakikatidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e bile Allahû Tealâ diyor ki: "Seni dalâletteyken bulup hidayete erdirmedik mi?"

93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi.


Hiç kimse dalâlet sınırının dışında değildir. Bizde dalâletteydik, herkes dalâlettedir, ta ki Allah'a ulaşmayı dilesin! Kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişi hidayet üzere olur, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler. Allahû Tealâ: "Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu hidayete erdiririm, Kendime ulaştırırım.”

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Hidayette olmakla hidayete ermek aynı şey değildir. Allah'a ulaşmayı dileyen herkes hidayettedir, dilemeyen herkes dalâlettedir. Eğer bu konuda bir tereddüdü olan varsa âyetler bu konferansta söylendi. Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes dalâlettedir. Ne diyor Allahû Tealâ?

 

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


"Allah dalâlette olanları bırakır ama onlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse onları Kendisine ulaştırır, onları hidayete erdirir." Ve kişi Allah'a ulaşmayı dilediği andan itibaren o kişi dalâletten kurtulmuştur, o noktadan itibaren hidayettedir.

"Hidayetin ne olduğunu bilmeyen bir kişi dalâlette değil midir?"

Sualinin cevabı şöyle; hidayetin ne olduğunu bilmediği için değil, Allah'a ulaşmayı dilemediği için dalâlettedir.

Benzer konular