Hidayetin Allah’a ulaşmak olduğunu, bu ulaşmanın hayali bir şey olmadığını, ancak bu ulaşmanın bir fiil, bir fenomen, bir eylem hüviyetinde olduğunu sizden öğrenmiştik. Buna göre Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde kalbe hidayetin konmasını nasıl ifade etmeliyiz. Bizleri bu konuda aydınlatır mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Hidayetin Allah’a ulaşmak olduğunu, bu ulaşmanın hayali bir şey olmadığını, ancak bu ulaşmanın bir fiil, bir fenomen, bir eylem hüviyetinde olduğunu sizden öğrenmiştik. Buna göre Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde kalbe hidayetin konmasını nasıl ifade etmeliyiz. Bizleri bu konuda aydınlatır mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hidayetin Allah’a ulaşmak olduğunu, bu ulaşmanın hayali bir şey olmadığını, ancak bu ulaşmanın bir fiil, bir fenomen, bir eylem hüviyetinde olduğunu sizden öğrenmiştik. Buna göre Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde kalbe hidayetin konmasını nasıl ifade etmeliyiz. Bizleri bu konuda aydınlatır mısınız?

64/TEGÂBUN-11: Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâhi, ve men yu'min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bikulli şey'in alîm(alîmun).
Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.


mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi): Allah izin vermedikçe kimseye bir musîbet isabet etmez.
ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu): kim, Allah'a âmenû olursa onun kalbine ulaşırım.” diyor Allahû Tealâ.
 
“Kim, Allah’a âmenû olursa onun kalbine ulaşırız.”
 
vallâhu bikulli şey'in alîm(alîmun): ve Allah, herşeyi bilir.

Allahû Tealâ diyor ki: “Allah sizinle kalbinizin arasına girer.”

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrahu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine azap verir.


fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi): Allah, kimi Kendi Zat’ına ulaştırmak isterse onun göğsünü teslime açar.

İşte, Allahû Tealâ kişinin göğsünü yarıyor ve göğsünden o kişinin kalbine ulaşıyor. O anda Allah, o kişinin kendisi ile (yani göğsü ile) kalbi arasındadır ve kalbine ulaşmıştır. Ne yapacak? Kalbinin mührünü hareketli hale getirecek ve kalbinin mührünü Allah’a çevirecek, şeytana dönük kalbin Allah’a dönük hale gelmesini temin edecek. Bu üç âyet-i kerime birbiri ile yakın bir ilişki içerisinde. Allah ulaşıyor kişinin kalbine, Allah, o kişinin kalbini şeytana dönük konumdan kendine dönük duruma getiriyor. Allah, kişi ile kalbinin arasına giriyor. Allah’ın kalbe ulaşmasını böyle ifade etmelisiniz. Bu noktadan sonra o kişi zikre başlarsa Allah’ın katından gelen salâvâtla rahmet, salâvâtla fazl, kişi mürşidine ulaştıktan sonraki safhada o kişinin göğsüne, göğsünden kalbine gelecek, hareketli hale gelen mührü kalbin zulmanî kapısına kadar bastıracak, rahmetin, fazlın ve salâvâtın enerjitik baskısı, mührü kalbin zulmanî kapısına kadar indirecek.  Böylece bir muhteva görüyoruz. Bu muhtevada, Allah’ın bir hedefi var; o kişi zikir yaptığı zaman  nefsinin kalbine orada kalıcı olan fazılların gelmesini ve oraya yerleşmesini temin etmek. Onun için Allahû Tealâ kalbe ulaşıyor, onun için kalbin nur kapısını Kendisine, kalbin kapısını Kendisine çeviriyor. Nur kapısı Allah’a dönüyor. Allah, o kişiyle kalbinin arasına giriyor; bu işlemleri gerçekleştiriyor ve o kişinin kalbi Allah’a döndürülüyor. Bu konuyu 3 âyetten faydalanarak bu standartlarda izah etmemiz söz konusu.

Benzer konular