35/FÂTIR-28: Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhu kezâlike, innemâ yahşâllâhe min ibâdihil ulemâu, innallâhe azîzun gafûr(gafûrun).
Ve bunun gibi insanlardan, davarlardan, yürüyen hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Ancak kullarından ulema (âlimler), Allah’a karşı huşû duyar. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir (üstün, yüce), Gafûr’dur (mağfiret eden).
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
Allah’tan huşû duyan alimleri ile, Yunus Suresinin 7. âyet-i kerime’sindeki, Allah’a ulaşmayı dilemeyip dünya hayatından razı olanlar. Ve böyle oldukları içinde Allah’ın âyetlerinden gafil olanlar söz konusu.
İşte günümüzdeki dîn profesörlerini hepiniz yakından tanıdınız! Televizyonları parselleyen bu zatlar, aslında dini tamamen unutmuşlar. Kur’ân-ı Kerim’deki dini tamamen unutmuşlar. Ve kitaplardan kendilerine yeni bir dîn oluşturmuşlar. Onların oluşturduğu dinde Kur’ân’ın dışındaki bu dinde, Allah’a ulaşmayı dilemek yok. Yani huşû sahibi olmak yok. Birinci safha yok. Mürşide ulaşıp tâbî olmak yok, ikinci safhada yok. Ruhu Allah’a ulaştırıp teslim olmak yok, üçüncü safhada yok. Fizik vücudu Allah’a teslim etmek yok, dördüncü safha. Nefsi Allah’a teslim etmek yok, beşinci safha. İrşada ulaşmak yok, altıncı safha. Ve iradeyi Allah’a teslim etmek yok, yedinci safha. İslâm’ın hiçbir safhası bu insanlarda yok. Ama bunlar alim diye geçiniyorlar. Üstelikte diplomalı alimler. Ama neler olduğunu görmüştünüz 1996 yılında.