Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi, En’âm Suresinin 12. ve 31. âyet-i kerimesiyle Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi, En’âm Suresinin 12. ve 31. âyet-i kerimesiyle Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi, En’âm Suresinin 12. ve 31. âyet-i kerimesiyle Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Elbette vardır. Bakalım ne diyor, Yûnus- 45’de Allahû Tealâ?

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum: Ve o gün gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi birbirlerini tanıyacaklar (kıyâmet günü olan insanlar). Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar, hüsrana düştüler. diyor.

Allah’a mülâki olmayı tekzip edenler, tıpkı En’âm-31 gibi:

6/EN'ÂM-31: Kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasratenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârahum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah’a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?


kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi): Allah’a mülâki olmayı tekzip edenler hüsranda kaldılar.

Burada da “kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi).”

Aynı ifadeyi kullanıyor Allahû Tealâ. Ve Allahû Tealâ Yûnus-45’de bir şey daha ilâve ediyor:

“ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne): Ve hidayete erenlerden olmadılar.”

Aynı zamanda sadece hüsranda değil, dalâlette de olduklarını da söylüyor Allahû Tealâ.

Bu âyetlerle Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı? Evet, bir illiyet rabıtası var.

Bunların hepsi Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, fırkalara ayrılanlar aynı zamanda, hüsranda olanlar aynı zamanda, dalâlette olanlar aynı zamanda, hidayete ermediler, aynı zamanda da kâfir olanlar.

Her şey Allah’a ulaşmayı dilememekten kaynaklanıyor.

Allah razı olsun.

Benzer konular