Tevbe-32’de Allah’ın nurunu söndürmeyi dileyenler ile Nisâ-167’de Allah’ın yolundan ayıranlar arasında bir ilişki varmı?

Bakalım var mı?

Tevbe-32:

(Onlar) ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim: Onlar, ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.
ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne): Kâfirler istemese de kâfirler kerih görseler de Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.

Öyleyse Allah nurunun tamamlanmasının ister. Şimdi Nisâ-167’ye bakıyoruz:

Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.


“Onlar muhakkak ki kâfirdirler ve Allah’ın yolundan men ederler. Onlar uzak bir dalâlet içindedirler.”

Sevgili kardeşlerim! Allah’ın nurunu tamamlamaktan başka bir şey istememesi söz konusu Tevbe Suresi 32’de ve Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isteyenler var. İşte kim Allah’ın yoluna girmek isteyen insanları, Allah’ın yolundan men ederse, o insanları Allah’ın yolundan men eden kişi Allah’ın nurunu söndürmek isteyen kişidir.

Öyleyse ne demek istiyoruz?

Sadece iki nevi insan yaşar:

1- Allah’a ulaşmayı dileyenler, bunlar Allah’ın nuruna talip olanlardır.
2- Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Onlar, Allah’a göre ölüdürler, yaşamıyorlar ve Allah’ın katında bir değerleri olmayan zavallı insanlar.

Böyle bir durumda Allah’ın nurunu söndürmek isteyenler kimdir? Başka insanların Allah’a ulaşmayı dilemelerine mâni olanlar, mâni olmak isteyenler. Bu istikamette bir gayretin sahibi olanlar.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, şu anda Allah’ın nurları söyleniyor. Allah’a ulaşmayı dilemek Allah’ın nurunun başlangıç noktasıdır. Mü’min olmanın, hidayette olmanın, Allah’ın kulu olmanın, Allah’ın rızasına sahip olmanın, daha birçok şeyin sahibi olmaktır, Allah’a ulaşmayı dilemek.

Öyleyse bu Allah’a ulaşmayı dileyecek olan insanları, belki de dilemekte olan insanları, Allah’a ulaşmayı dilemekten vazgeçirmeye çalışanlar ve böylece onların birinci sebîle dahi, Sıratı Mustakîm’inin başlangıcına dahi ulaşmasına mâni olmaya çalışanlar, işte onlar Allah’ın nurunu söndürmeye çalışanlardır.

Öyleyse Allah’ın nurunu söndürmeye çalışanlar ne yaparak söndürebilirler? İnsanların Allah’a ulaşmasını, Allah’a ulaşmayı dilemelerini ve neticede de Allah’a ulaşmasını engelleyerek. Allah’a ulaşmayı dileyenler Allah’ın nuruna mutlaka ulaşırlar.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Burada, Tevbe Suresinin 32. âyet-i kerimesinde kâfirler istemese de kerih görse de Allah’ın istediği şey, nurunu tamamlamaktır.

Nasıl tamamlanır nur? Allahû Tealâ’nın cephesinde Allah’ın nuru Kur’ân-ı Kerim’dir.

Kur’ân-ı Kerim’in bütün toplumlarca kabul görülmesi bir müşterek kitap olması hali. O, Tevrat’ın aslından, İncil’in aslından, Zebur’un aslından, bütün peygamberlere indirilen bütün mukaddes kitapların aslından farklı bir kitap değildir, onların devamıdır, hepsini de tasdik eden bir kitaptır ve de bir bütünü ifade eder. İnsanlığa Allahû Tealâ’nın indirdiği son şeriat kitabı. Bir daha nebî gelmeyecek ve bir daha yeni bir şeriat kitabı inmeyecektir dünyaya. Peygamber Efendimiz (S.A.V) son nebî’dir, son şeriatın sahibidir. Kıyâmete kadar dünyayı idare edecek olan şeriat budur. Zaten bundan evvel de değişik bir şeriat hiç olmamış ama kitaplar değişmiş.

Öyleyse Allah’ın nurunu söndürmeyi dileyenler aynı zamanda Allah’ın yolundan insanları men edenlerdir.

Allah razı olsun.