En’âm 12, Yûnus 45 ve Bakara 223. âyetleri ışığı altında mü'minlerin kimler olduğunu açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » En’âm 12, Yûnus 45 ve Bakara 223. âyetleri ışığı altında mü'minlerin kimler olduğunu açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm 12, Yûnus 45 ve Bakara 223. âyetleri ışığı altında mü'minlerin kimler olduğunu açıklar mısınız?

En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesi:

6/EN'ÂM-12: Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah’ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü’min değildirler.


kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı): De ki: “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?”
kul lillâh(lillâhi): De ki: “Hepsi Allah için.” (kul: De ki: lillâh(lillâhi): Allah için.)
ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete): De ki: “Allah, Kendi üzerine, Kendi üzerine rahmeti yazdı.
le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi): Mutlaka sizi toplayacak (icma edecek). 

Gelişinde hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde,

ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne): Onlar ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar âmenû olmayanlardır.

Burada mü'min olmanın 1. safhası âmenû olmaktır. Onlar âmenû değildirler, mü'min değildirler. En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesinde kim var? Nefslerini hüsrana düşürenler var. Kimdir nefslerini hüsrana düşürenler? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Dilemedikleri için, günahları sevaplarından fazla olanlar.

Öyleyse bu insanların durumu nedir? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Şimdi A’râf Suresinin 178. âyet-i kerimesine bakıyoruz. Allahû Tealâ diyor ki:

7/A'RÂF-178: Men yehdillâhu fe huvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaştırırsa), artık o hidayete ermiştir. Ve kim dalâlette bırakılırsa, işte onlar, onlar artık hüsrana uğrayanlardır (nefslerini hüsrana düşürenlerdir).


“Dalâlette olanlar hüsranda olanlardır.” Hüsranda olanların kimler olduğuna bakıyoruz. Mu’minûn Suresinin 103. âyet-i kerimesi:

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.


Kimin kıyâmet günü günahları sevaplarından fazla olursa onlar nefslerini hüsrana düşürmüş olanlardır. Nefsleri hüsranda olanlardır. Onların gidecekleri yer cehennemdir. Ebediyyen orada kalacaklardır.

Öyleyse hüsranda olanlar, günahları sevaplarından çok olanlar. Peki kim bu insanlar? Bu insanlar Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 7. ve 8. âyetlerinde diyor ki:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“Muhakkak ki onlar Bize mülâki olmayı (ruhlarını ölmeden evvel Bize ulaştırmayı dilemezler). Onlar dünya hayatından razıdırlar. Onlar dünya hayatından razıdırlar. Dünya hayatıyla mutmain olurlar. Onlar Bizim âyetlerimizden gâfil olanlardır.” diyor Allahû Tealâ. “Ve onların gidecekleri yer, kazandıkları dereceler itibariyle ateştir.” Yani “Kaybettikleri dereceler kazandıkları derecelerden mutlaka fazla olacağı için gidecekleri yer ateştir.” diyor.

Öyle bir insan düşünün ki; Allah’a ulaşmayı dilememiş ama kazancı kayıplarından fazla olmuş. Olabilir mi? Olamaz. Çünkü bir insan Allah’a ulaşmayı dilemedikçe o kişinin mutlaka kaybettiği dereceler, kazandığı derecelerden fazladır.

Allah’a ulaşmayı dilemek, Allah'ın katında öylesine değerli bir konu ki; dereceleri Allah’a ulaşmayı dilemeden günahlarını aşan insanlar yani her gün kazandıkları dereceler kaybettikleri derecelerin 10 katını aşan insanlar, her gün böyle yapsınlar, bunu başarsınlar. Böyle bir şey zaten pek mümkün değil. Başardığını düşünelim. Başaran bu insanın ne yazık ki sevaplarından eksiltme yapıyor Allahû Tealâ. Günah hanesine öyle değerler yazıyor ki; kişi Allah’a ulaşmayı dilemeden ölürse, o Allah'ın yazdığı değerler sebebiyle kişinin günahları mutlaka sevaplarından fazla oluyor.

Günahları sevaplarından fazla olan insanlar, sadece onlar cehenneme gider. Hüsranda olan onlardır ve onlar Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir. “Onlar nefslerini hüsrana düşürenler, onlar âmenû olmayanlardır (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir).” diyor Allahû Tealâ.

Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesine geliyoruz:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Ve o gün, gündüzden 1 saatten fazla kalmamışlar gibi onları toplayacak. Birbirlerini tanıyacaklar. Allah'a mülâki olmayı yani Allah'a ölmeden önce ruhlarını ulaştırmayı yalanlayanlar (tekzip edenler) hüsrana düştüler ve hidayet üzere olmadılar (hidayette olmadılar).” Hidayette olan kimseler olmadılar.

Öyleyse kim bu insanlar? Allah'a mülâki olmayı yalanlayanlar (tekzip edenler), âmenû olamayanlar. En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesinde de nefslerini hüsrana düşürenler; âmenû olamayanlar.

Âmenû olanlar hidayettedir. Âmenû olmayanlar hidayette değillerdir, dalâlettedirler.

İşte ikisinde de hüsrandan yola çıkmış Allahû Tealâ. Hüsranda olanların âmenû olmadıkları ifade ediliyor, hüsranda olanların hidayette olmadıkları ifade ediliyor. Allah'a mülâki olmayı tekzip edenler (yalanlayanlar), onlar hüsranda olanlardır ve hidayette değillerdir, dalâlettedirler. İhtarda bunların hepsi çok açık bir şekilde verildi.

Ve Bakara Suresinin 223. âyet-i kerimesi:

2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).
Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Ve kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü’minleri müjdele.


nisâukum harsun lekum: Hanımlarınız sizin tarlalarınızdır.
fe’tû harsekum:  ennâ şi’tum: Kendi nefsleriniz için hazırlık yapın.
ve kaddimû li enfusikum: Önceden ileriye dönük, önceden hazırlık yapın.
vettekûllâhe: Ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Allah’a karşı takva sahibi olun.
va’lemû: Bilin ki (takva sahibi olursanız),
va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu): Muhakkak O’na mülâki olacaksınız. Mutlaka O’na ulaşacaksınız eğer takva sahibi olursanız. Ne demek takva sahibi olmak? İlk takva; Allah’a ulaşmayı dilemek. “Allah’a ulaşmayı dilerseniz, mutlaka O’na ulaşacağınızı bilin.” diyor Allahû Tealâ.
ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne): Ve mü’minleri müjdeleyin.

Müjdelenenler, mü'minler. Yani Allah’a ulaşmayı dileyenler. Dileme safhasındaki âmenû olanlar mü'min olmanın 1. safhasında olanlar. Demek ki; 7 tane mü'min safhası var.

Allah’a ulaşmayı dileyenler 1. safha.
İrşad makamına ulaşıp tâbî olanlar 2. safha.
Ruhunu Allah'a ulaştıranlar 3. safha.
Fizik vücudunu teslim edenler 4. safha.
Nefsini teslim edenler 5. safha.
İrşada ulaşan 6. safha.
İradesini Allah'a teslim edenler 7. safhada mü'minlerdir.

Öyleyse Allahû Tealâ En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesinde; hüsrana düşenlerden, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerden bahsediyor. “Onlar âmenû olmayanlardır.” diyor.

Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesinde: “Allah'a mülâki olmayı yalanlayanlar, onlar; hidayette olmayan, hüsranda olan kişilerdir.” diyor. Allah'a ulaşmayı yalanlayanlar.

Bakara Suresinin 223. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ’nın söylediği şey: “Takva sahibi olun. Eğer takva sahibi olursanız (Allah’a ulaşmayı dilerseniz) bilin ki; mutlaka O’na mülâki olacaksınız.” Allah’a ulaşmayı dilemenin, takva sahibi olmak olduğunu ve takva sahibi olup Allah’a ulaşmayı dileyen herkesin de mutlaka Allah'a mülâki olacağı ifade buyruluyor.    

Benzer konular