Fussilet-6 ile Rûm-31 ve Kehf-110 arasında Allah’a ulaşmayı dilemek bakımdan illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Fussilet-6 ile Rûm-31 ve Kehf-110 arasında Allah’a ulaşmayı dilemek bakımdan illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Fussilet-6 ile Rûm-31 ve Kehf-110 arasında Allah’a ulaşmayı dilemek bakımdan illiyet rabıtası var mıdır?

Bakalım Fussilet-6’da ne diyoruz.

41/FUSSİLET-6: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi vestagfirûhu, ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O’na yönelin (O’na doğru istikamet alın) ve O’ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!”


de ki: Kul.
innemâ ene beşerun mislukum: Ben de sizin gibi bir insanım sadece.
yûhâ ileyye: Bana vahyediliyor.
ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun: İlâhımızın tek bir ilâh olduğu (sizin ilâhınızın; ilâhukum; sizin ilâhınızın) tek bir ilâh olduğu muhakkak ki bana vahyediliyor.
festekîmû: Öyleyse O’na doğru istikamet alın. O’na doğru istikametlenin yani Sıratı Mustakîm’in üzerinde olun.
festekîmû ileyhi: O’na doğru istikamet üzere olun, Sıratı Mustakîm’e ulaşın.
vestagfirûhu: Ve O’ndan mağfiret dileyin.
ve veylun lil muşrikîn: Ve müşriklerin vay haline.

Kimdir müşrik? Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin hepsi müşriktir. Burada belli ki: “O’na yönelin, Allah’a doğru istikamet alın yani Sıratı Mustakîm üzerinde olun. Ve O’ndan mağfiret dileyin, günahlarınızın sevaba çevrilmesini dileyin.” Burada da müşrik olmanın bittiği, mü’min olmanın başladığı bir nokta ve kişiler 1. Sıratı Mustakîm’in üzerinde ve buradaki açıklanmamış olan olay: “Tâbî olun ki mağfirete ulaşasınız, günahlarınız sevaba çevrilsin ve Allah’a doğru istikamet alın. Yani ruhunuz vücudunuzdan ayrılsın, Allah’a doğru yola çıksın.” Fussilet-6, 1. kademeyi ifade ediyor; Allah’a ulaşmayı dilenilen nokta.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


“Allah’a yönel ve Allah’a karşı takva sahibi ol. Allah’a ulaşmayı dile ve Allah’a karşı takva sahibi ol ve müşriklerden olma.”

Kimdi müşrikler? Fırkalara ayrılanlar. Kimdi müşrikler? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler.

Bir tek fırka, Allah’a ulaşmayı dileyenler. Diğer bütün fırkalara ayrılanlar, müşrikler. Onlar Allah’a ulaşmayı dilememişler.

Öyleyse Fussilet Suresinin 6. âyet-i kerimesiyle Rûm-31 arasında bir yakın ilişki, bir illiyet rabıtası var. Müşriklerden olmamak, Allah’a ulaşmayı dilemek, istikamet kazanmak veya Allah’a doğru Allah’a yönelmek her ikisinde de geçiyor. Müşrik olmaktan kurtulmak da geçiyor. Bu sebeple Rûm-31 ile Fussilet-6 arasında bir illiyet rabıtasından bahsetmek mümkün.

Kehf-110’a geliyoruz:

18/KEHF-110: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun, fe men kâne yercû likâe rabbihî felya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).
De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”


“Kul innemâ ene beşerun mislukum: Ben de sizin gibi bir beşerim.
yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun): Ve bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor.”

Bundan sonrası değişik.

fe men kâne yercû likâe rabbihî: Kim Allah’a mülâki olmayı dilerse
fe: O zaman.
ya’mel amelen sâlihan: O, salih amel işlesin yani nefsi ıslâh edici amel işlesin yani nefs tezkiyesi yapsın.
ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden): Ve Rabbinin ibadetine başka birini ortak koşmasın.

Gene şirkten bahsediyor Allahû Tealâ. Gene Allah’a ulaşmayı dileyenlerden bahsediyor. Gene mürşide ulaşıp da nefs tezkiyesi yapmaktan bahsediyor.

Burada Kehf-110’da Allah’a ulaşmayı dileyen, Rabbine mülâki olmayı dileyen kişi var. O kişinin mürşidine ulaşması salık veriliyor hatta emr olunuyor. Fussilet-6’yla Rûm-31, Allah’a ulaşmayı dileme kademesini içeriyor sadece ama Kehf-110, mürşide ulaşma konusunda aynı kademeyi içeriyor, sonra da bir emir veriyor. “Daha öteye geçsinler de insanlar mürşidlerine ulaşsınlar, tâbiiyetlerini gerçekleştirsinler.” hüviyeti çıkıyor ortaya. “Kim Rabbine mülâki olmayı dilerse…” Burası şuraya kadar olan kesim. Fussilet-6’yla Rûm-31’i bir illiyet rabıtası vücuda getirecek seviyede bir dizaynı içeriyor. Buradan sonra daha öteye dair bir atıf yapılmış: “O zaman Rabbine mülâki olmayı dileyen kişi ikinci adımı da atsın, salih amel işlesin. Ve Rabbinin ibadetine başka birini ortak koşmasın. Başka hiçbir şeyi, hiçbir şeyi, hiç kimseyi ortak koşmasın.” Salih amel yapabilmesi mutlaka mürşidine ulaşmasıyla mümkün yoksa nefs tezkiyesi yapamaz kişi. Bu Kehf-110’da sadece bir farklılık var; ileriye doğru bir atıfta yapılmış.

Benzer konular