Âli İmrân-15, 16 ve Rûm-31’i açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Âli İmrân-15, 16 ve Rûm-31’i açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân-15, 16 ve Rûm-31’i açıklar mısınız?

Âli İmrân-15, Âli İmrân-16.
 
Şöyle söylüyor Âli İmrân-15’te Allahû Tealâ:

3/ÂLİ İMRÂN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.


kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum: De ki: ‘Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi?
lillezînettekav inde rabbihim: Takva sahipleri için. Onlar ki takva sahibiler, onlar için Rab’lerinin indinde cennet vardır.
cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru:
Altından nehirler akan.
hâlidîne fîhâ: Orada ebediyyen kalacaklardır.
ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi): Ve tertemiz eşler, taharet sahibi temiz eşler ve Allah’tan rıza makamı vardır.” diyor Allahû Tealâ.
vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi): Allah kullarını görendir.
 
3/ÂLİ İMRÂN-16: Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri).
Onlar (takva sahipleri): “Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü’min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru.” derler.


“Onlar derler ki: ‘Rabbimiz! Muhakkak ki biz âmenû olduk. Bizim günahlarımızı sevaba çevir, bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru.”

Burada başlangıç seviyesi verilmiş; henüz günahları sevaba çevrilmemiş yani Allah’a ulaşmayı dilemiş kişi. Allah 7 tane furkan vererek veya 4 furkan vererek veya 1 furkan vererek onun, o kişinin günahlarını örtmüş. Örtmüşse “Biz mü’min olduk.” diyorlar, “Âmenû olduk.” diyorlar. Öyleyse günahları örtülmüş. Ve bundan sonraki devre konusunda Allah’tan talepte bulunuyorlar: “Bizim günahlarımızı sevaba çevir yani bizi mürşidimize ulaştır. Tâbî olalım. Tâbî olduğumuz zaman da Sen Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesine göre günahlarımızı sevaba çevireceksin bizim o zaman.”

Biliyorsunuz ki Furkân-70’te Allahû Tealâ günahların sevaba çevrilmesini ifade ediyor.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


Mürşide tâbiiyet anında kişinin günahları sevaba çevrilir. Allah’a ulaşmayı dilediğimiz anda günahlarımız örtülür. 7. basamak. 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dileriz. 7. basamakta günahlarımız tamamen örtülür. 14. basamakta mürşidimize ulaşırız. Tâbiiyetimiz anında, örtülen günahlarımız sevaba çevrilir. Öyleyse olay belli: Cennetin elde edilmesi, kişinin takva sahibi olmasıdır.

Allah’a ulaşmayı dilediği anda da takva sahibi olmuştur. Allah'ın dostu olmuştur. Ve bunlar Allahû Tealâ’ya diyorlar ki: “Bizim günahlarımızı sevaba çevir. Yani mürşidimize ulaştır bizi. Tâbî olduğumuz anda da günahlarımızı sevaba çevir.”

Benzer konular