Allah'a ulaşmayı dilemekten kastınız îmân mıdır?
Allah'a ulaşmayı dilemekten kastınız îmân mıdır?
Hayır! Îmân, Allah'a inanmaktır. Kalpten Allah'ın varlığına, birliğine, bizi yarattığına her açıdan inanmaktır. Mü'min “inanan” demektir.
İnanan insanlar 2 gruba ayrılırlar:
1- Allah'a ulaşmayı dileyen inanç sahipleri,
2- Allah'a ulaşmayı dilemeyen inanç sahipleri.
İşte bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse, Allah'a inanması, onu hiçbir zaman Allah'ın cennetine ulaştırmaz. Bir şey daha ilâve edelim. Hacca gitmesi de o kişiyi kurtaramaz. Gideceği yer kesinlikle cehennemdir.
Öyleyse sevgili kardeşlerim! Hurafelerle uğraşmayın. Allah'ın Kur'ân’ını öğrenin ve Kur'ân’a göre kendinizi ayarlayın. Allah'a ulaşmayı dilemekten kastımız, Allah'a ulaşmayı dilemektir. Yani şuradan, kalbinizden bir dilek: “Yarabbi! Ben Sana mutlaka ulaşmayı diliyorum.” diye kalbinizden bir dileğin Allah'a gitmesi. Eğer bu, dilinizle yapılan bir dilekse Allahû Tealâ onu kabul etmiyor.
Bir defa daha misali verelim: Peygamber Efendimiz (S.A.V) savaşa çağırıyor münâfıkları. Büyük kısmı gelmiyor. Savaştan döndükten sonra münâfıklar diyorlar ki: “Biz de sizinle beraber gelmek istiyorduk ama eşlerimiz, evlerimiz, çocuklarımız bize mâni oldular. Biz onları bırakıp gelemedik. Ama bundan sonraki seferinize mutlaka seninle beraber biz de olacağız.” Allahû Tealâ diyor ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Onlar kalplerinde olmayan bir şeyi sana söylüyorlar.” diyor.
İşte Allahû Tealâ hep kalbinize bakar. Kalbinizde Allah'a ulaşma dileğini gördüğü an olay bitmiştir. Siz cenneti hak ettiniz.
İnanan insanlar 2 gruba ayrılırlar:
1- Allah'a ulaşmayı dileyen inanç sahipleri,
2- Allah'a ulaşmayı dilemeyen inanç sahipleri.
İşte bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse, Allah'a inanması, onu hiçbir zaman Allah'ın cennetine ulaştırmaz. Bir şey daha ilâve edelim. Hacca gitmesi de o kişiyi kurtaramaz. Gideceği yer kesinlikle cehennemdir.
Öyleyse sevgili kardeşlerim! Hurafelerle uğraşmayın. Allah'ın Kur'ân’ını öğrenin ve Kur'ân’a göre kendinizi ayarlayın. Allah'a ulaşmayı dilemekten kastımız, Allah'a ulaşmayı dilemektir. Yani şuradan, kalbinizden bir dilek: “Yarabbi! Ben Sana mutlaka ulaşmayı diliyorum.” diye kalbinizden bir dileğin Allah'a gitmesi. Eğer bu, dilinizle yapılan bir dilekse Allahû Tealâ onu kabul etmiyor.
Bir defa daha misali verelim: Peygamber Efendimiz (S.A.V) savaşa çağırıyor münâfıkları. Büyük kısmı gelmiyor. Savaştan döndükten sonra münâfıklar diyorlar ki: “Biz de sizinle beraber gelmek istiyorduk ama eşlerimiz, evlerimiz, çocuklarımız bize mâni oldular. Biz onları bırakıp gelemedik. Ama bundan sonraki seferinize mutlaka seninle beraber biz de olacağız.” Allahû Tealâ diyor ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Onlar kalplerinde olmayan bir şeyi sana söylüyorlar.” diyor.
48/FETİH-11: Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darran ev erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîran).
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah’tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”İşte Allahû Tealâ hep kalbinize bakar. Kalbinizde Allah'a ulaşma dileğini gördüğü an olay bitmiştir. Siz cenneti hak ettiniz.
