Tevbe Suresi 31. âyette “ahbar” olarak itham edilen kişilerin, bu dönemde Allah'ın Kur'ân’daki emirleri yerine, uydurulmuş ve Allah'tanmış gibi insanlara lanse edip, günümüzde inanan insanlara Allah'ın emirlerine değil de kendi uydurduklarına tâbî kılmaları, kendilerini Allah'ın yerine Rab kılması olarak ifade edilebilir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Tevbe Suresi 31. âyette “ahbar” olarak itham edilen kişilerin, bu dönemde Allah'ın Kur'ân’daki emirleri yerine, uydurulmuş ve Allah'tanmış gibi insanlara lanse edip, günümüzde inanan insanlara Allah'ın emirlerine değil de kendi uydurduklarına tâbî kılmaları, kendilerini Allah'ın yerine Rab kılması olarak ifade edilebilir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tevbe Suresi 31. âyette “ahbar” olarak itham edilen kişilerin, bu dönemde Allah'ın Kur'ân’daki emirleri yerine, uydurulmuş ve Allah'tanmış gibi insanlara lanse edip, günümüzde inanan insanlara Allah'ın emirlerine değil de kendi uydurduklarına tâbî kılmaları, kendilerini Allah'ın yerine Rab kılması olarak ifade edilebilir mi?

Bismillâhir rahmânir rahîm. Es selâmu aleykum ve  rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu!) Âlemlere hidayet ve hak dîn olan İslâm dînini diğer dînler üzerine izhar etmekle görevli Peygamberimiz (S.A.V)’in evlâdı Mehdi Resûl! Hürmetle, hasretle Allah için uzanan ellerinizden öperim. İzninizle sorumu sorabilir miyim? (Elbette.)

Tevbe Suresi 31. âyette “ahbar” olarak itham edilen kişilerin, bu dönemde Allah'ın Kur'ân’daki emirleri yerine, uydurulmuş ve Allah'tanmış gibi insanlara lanse edip, günümüzde inanan insanlara Allah'ın emirlerine değil de kendi uydurduklarına tâbî kılmaları, kendilerini Allah'ın yerine Rab kılması olarak ifade edilebilir mi?

Gelin beraber bakalım, Tevbe Suresi 31. âyet-i kerimeye:

9/TEVBE-31: İttehazû ahbârahum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ (vâhiden),lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Onlar, ahbarları (dîn adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka Rab’ler edindiler. Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilâh yoktur. (Onların) şirk koştukları şeylerden O (Allah), münezzehtir.


Allahû Tealâ buyuruyor:

Bismillâhir rahmânir rahîm.

ittehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben: Onlar ahbarları ve ruhbanları Rab’ler edindiler.
min dûnillâhi: Allah'tan başka Rab’ler edindiler.
vel mesîhabne Meryem: Ve Meryem oğlu Mesih’i
ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ: Ve onlar emrolunmadılar. Sadece tek bir ilâha, vâhid olan tek olan bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. Allahû Tealâ’nın temel emri budur.

Zâriyât-56; Allahû Tealâ orada buyuruyor ki:

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.


“Biz insanları ve cinleri başka bir şey için değil Bize kul olsunlar diye yarattık.” diyor.

Burada da (Tevbe-31) açıkça bir defa daha tekrar ediyor Allahû Tealâ onu. “Ondan başka ilâh yoktur.” diyor Allahû Tealâ.

“lâ ilâhe illâ huve: O’ndan başka ilâh yoktur.
subhânehu ammâ yuşrikûn: Şirk koştukları şeylerden Allah münezzehtir.”

Oradaki “ammâ” öyle olduğunu söylüyor.

9/TEVBE-32: Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrahu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
(Onlar) ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


“yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim: Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar.
ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn: Ve Allah kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.

Ve 33. âyet-i kerime:

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen O'dur.


huvellezî ersele resûlehu bil hudâ: O’dur ki Resûl’ünü hidayetle göndermiştir. (Hidayeti herkese öğretsin diye.)
ve dînil hakkı: hak dîn ile göndermiştir. (Başka bir dîn hiç olmamıştır. Ezelden ebede tek bir dîn var olmuştur.)
li yuzhirehu aled dîni kullihî: Bütün dînler üzerine izhar etsin, açıklasın diye. Ortaya koymak için Allah'ın kâinattaki tek dînini.
ve lev kerihel muşrikûn: Müşrikler kerih görseler de.

Şimdi suale dönüyoruz:
 
“Tevbe Suresi 31. âyette ‘ahbar’ olarak itham edilen kişilerin, bu dönemde Allah'ın Kur'ân’daki emirleri yerine uydurulmuş ve Allah'tanmış gibi insanlara lanse edilip, günümüzde inanan insanları Allah'ın emirlerine değil de kendi uydurduklarına tâbî kılmaları, kendilerini Allah'ın yerine Rab kılması olarak ifade edilebilir mi?”

Bu biraz ağır bir itham. Aslında bir bakıma kardeşimize hak vermek lâzım. Neden öyle söylüyoruz sevgili kardeşlerim? Size 2 saat boyunca Kur'ân hakikatlerini anlattık. Ve sizin eğer ilk defa geliyorsanız, bizi hiç dinlemediyseniz Nur TV’den, o zaman ilk defa duyduğunuz şeyler, size hiçbir dîn öğreticisi tarafından verilemez. Çünkü onlar dînlerini Kur'ân'dan öğrenmediler. Asırlarca insanların yazdıkları kitaplardan öğrendiler. Kitaplardan öğrenenler de hadîslerden öğrendiler.

Kur'ân’ın lafzının ve ruhunun öğretilmesi, asırlar evvel devreden çıkarılmış sevgili kardeşlerim! Bu sebeple bugün Allah'ın bize öğrettiği bu Kur'ân ilmiyle onların üniversitelerde ve imam hatip liselerinde öğrendikleri ilim, birbiriyle farklı hüviyetler sergiler. Biz insanlara hidayeti öğretmekle vazifeliyiz. Onlarsa hidayeti ne olduğu belli olmayan bir “doğru yol” olarak tanımlarlar. Ve de insanların ulaşabileceği hiçbir hedef yoktur.

Burada bu ahbarın ve ruhbanlar (rahipler) ve ahbarlar, Meryem oğlu Mesih’i yani Hz. İsa’yı, öbür taraftan da diğerleri Hz. İdris’i ilâh edindiler. Rab’ler edindiler. Oysaki “Onlar tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar.” diyor Allahû Tealâ. Hep aynı şeyi söylüyor Allahû Tealâ. Tek bir ilâh. Hz. İbrâhîm’in hanif dîninin temeli. Tek Allah! O Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu ikinci faktör, tek bir topluluk ve üçüncü faktör, Allah'a teslim olmak. Yani ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah'a teslim etmek.

Sevgili kardeşlerim! Allah'ın dîni bunları ifade ediyor. Hanginiz hangi üniversitede hangi lisede böyle bir öğretiyi gördünüz? Ruhun, vechin, nefsin, iradenin Allah'a tesliminden bahseden bir dîn öğretisi. Sadece bizim ülkemizde değil sevgili kardeşlerim, bütün dünya üniversitelerinde onların öğrettiği şeyler öğretiliyor. Ve Allah'ın öğrettiği şeyler öğretilmiyor. Eğer Allahû Tealâ bu devirde bize öğretmeseydi, biz de sizlere hiçbir şey öğretemeyecektik. Biz de onlarla birlikte cehenneme doğru şu anda hepimiz, bu salonda bulunanların hepsi cehenneme doğru yol almakta olacaktık.

Öyleyse Tevbe-32’ye bakıyoruz:    

“yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim: Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmeyi diliyorlar, istiyorlar.” diyor Allahû Tealâ.
“ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn: Kâfirler istemese de Allah'ın nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemesi söz konusu değildir. Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez. Kâfirler kerih görseler de.” diyor Allahû Tealâ.

Burada Allahû Tealâ’nın söyledikleri, çok açık bir hüviyet kazanıyor ve insanlar yanlış bir ilmin muhtevası içinde, kurtuluşlarını kendi elleriyle engelliyorlar. Bu söylediği kardeşimizin, Tevbe Suresinin 32 ve 33. âyet-i kerimesinde; “Allah'ın bu ahbarlarının ilimlerinin yok olup yerine Allahû Tealâ'nın hidayet çağında Mehdi Resûl ile dînlerinin üzerine hak dîni izhar edip nurunu tamamlayacağını, hidayet çağında yine insanların Allah'ın hak dînini Mehdi Resûl ile yaşayacağını anlatıyor diyebilir miyiz?” diyor. Evet! Bu âyetler grubu onu anlatıyor sevgili kardeşlerim!

Hidayet; insan ruhunun hayattayken Allah'a ulaşmasıdır. Sevgili kardeşlerim! Risalet Nurları bir defa daha basılıyor ama bu sefer 1100 sayfadan fazla açıklamalar koyduk oraya. İhtarları da yerleştirdik. Ve orada bütün hakikatler bir bir yer alıyor. İnsanlara hidayetin ne olduğunu uzun uzun anlatıyoruz.

Sevgili kardeşlerim! Bizim buradaki süremiz sadece 2 saat olduğu için ancak o kadar bilgi ulaştırabiliyoruz size. Allah'a şükürler ederiz ki bu sualleri soruyorsunuz bize. Bu suallerinizle sizlere konferansta söyleyemediğimiz aslî unsurları söylemek imkânını Allahû Tealâ bize kavuşturacağı için sualleriniz açısından Allah'a bir defa daha şükrediyoruz, hamdediyoruz.

Benzer konular