En’âm-31 ile Yûnus-45 arasında bir ilişki var mıdır? Yûnus-45 ile Mu’minûn-103 arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » En’âm-31 ile Yûnus-45 arasında bir ilişki var mıdır? Yûnus-45 ile Mu’minûn-103 arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm-31 ile Yûnus-45 arasında bir ilişki var mıdır? Yûnus-45 ile Mu’minûn-103 arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Hadi bakalım beraberce, En’âm-31 ne diyor?

6/EN'ÂM-31: Kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasratenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârahum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah’a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?


kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh: Allah’a ulaşmayı, Allah’a mülâki olmayı, ruhun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasını tekzib edenler, yalanlayanlar hüsrana düştüler (tekzib edenler, yalanlayanlar hüsranda oldular).
hattâ izâ câethumus sâatu bagetten: Dünya hayatını yaşarken yalanlayan kimseler o saat aniden onlara gelince.”
(bagteten: Ansızın.)
kâlû: Dediler.
yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim e lâ sâe mâ yezirûn: Sırtlarında yüklerini taşıyarak; orada; dünyada aşırı gittiğimiz şeyler üzerine yani günahlar sebebiyle bize yazıklar olsun dediler. Yüklendikleri şey ne kötü öyle değil mi?

“Yüklendikleri şey kötü (sâe; kötü). Ne kadar kötü öyle değil mi?” diyor.

Burada önemli olan, Allah’a mülâki olmayı; dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler. Yûnus-45:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Ve o gün gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi onları toplayacak, haşredecek, birbirlerini tanıyacaklar. Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar; ruhlarını ölemeden evvel Allah’a ulaştırmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler. Ve hidayette olmadılar.”

Bir kesin ilişki var her ikisinde de. Allah’a ulaşmayı, ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı yalanladıkları için, Allah’a mülâki olmayı yalanladıkları için. Yani iki âyette de “kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi” cümlesi aynen geçiyor. Burada bir ilişki filan değil, bir illiyet rabıtası var. Konunun ruhu bu. Allah’a ulaşmayı dilemeyi, Allah’a mülâki olmayı dilemeyi, Allah’a mülâki olmayı tekzib edenler, yalanlayanlar her ikisinde de hüsrana düşüyorlar.

Yûnus-45 ile Mu’minûn-103 arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Yûnus-45’te de yine aynı şey var. Ne var?

kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn: Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler.

Mu’minûn-103’e bakıyoruz:

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.


“Kimin sevap tartıları hafif gelirse (bunun mânâsı, günah tartıları ağır gelmiştir), onlar hüsrana düşenlerdir; nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Ve onlar cehennemde devamlı kalacaklardır (ebediyyen kalacaklardır).”

Burada olay ne? Günahları sevaplarından fazla olanların nefslerini hüsrana düşürmeleri söz konusu. Kim bunlar? Yûnus Suresinin 7 ve 8. âyetleri gereğince Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Allahû Tealâ: “Kazandıkları dereceler itibariyle ateşte olacaklardır; cehennemde olacaklardır.” diyor. Yani kaybettikleri dereceler kazandıkları derecelerden fazla olduğu için. Bunun da Yûnus-45 ile Mu’minûn-103 arasında ve Yûnus-7 ve 8. âyetlerle kesin bir rabıtası var. Ne diyordu Allahû Tealâ?

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“Onlar muhakkak ki Bize (Allah’a) mülâki olmayı dilemezler. Onlar dünya hayatından razıdırlar. Dünya hayatıyla mutmain olurlar. Onlar, âyetlerimizden gâfil olanlardır. Onların gidecekleri yer kazandıkları dereceler itibariyle ateştir (kaybettikleri dereceler kazandıkları derecelerden fazla olduğu için).”

İlişkinin ötesinde illiyet rabıtasından bahsediyor.

Benzer konular