Ne diyordu Meâric-32. Bakalım sevgili kardeşlerim!
Meâric-32:
70/MEÂRİC-32: Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne).
Ve onlar emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir.
“vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn: Onlar emanetlerine ve ahdlerine riayet ederler.”
Bakınız, burada emanetler ve ahd beraber kullanılmış. Emanetlerin ruhları, vechleri, nefsleri ve ahdleri hepsinin beraber teslimi, buna iradenin de eklenmiş şekli. Allah ile ilgili olan emanetlerden bahsediyoruz şu anda.
Meâric-33:
70/MEÂRİC-33: Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn(kâimûne).
Ve onlar, şahitliklerinde kaim olanlardır (şahitliğe devam edenler).
“vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn: Şahitliklerinde dosdoğru davrananlardır.” diyor.
Öyleyse Nisâ-58 ile Meâric-32’nin manevî açıdan ilişkisi var. Meâric-33’ün maddî açıdan ilişkisi var. Yani birisi zahirî âleme ait olan hakemlik ve hakimlik etmek diğeri ise ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi Allah'a teslim etmek.