A’râf-172 ve Mâide-7’ye göre Allah'a verdiğimiz yeminlerimize henüz yerine getirilmemiş bir emir konusunda itaat ettik dememizin hikmetini bizlere açıklar mısınız? En'âm 152’yle bu âyetler arasında nasıl bir ilişki vardır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Yemin, Misak ve Ahd » A’râf-172 ve Mâide-7’ye göre Allah'a verdiğimiz yeminlerimize henüz yerine getirilmemiş bir emir konusunda itaat ettik dememizin hikmetini bizlere açıklar mısınız? En'âm 152’yle bu âyetler arasında nasıl bir ilişki vardır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

A’râf-172 ve Mâide-7’ye göre Allah'a verdiğimiz yeminlerimize henüz yerine getirilmemiş bir emir konusunda itaat ettik dememizin hikmetini bizlere açıklar mısınız? En'âm 152’yle bu âyetler arasında nasıl bir ilişki vardır?

A’râf-172’de Allahû Tealâ’ya yeminler vermişiz. Mâide-7’de ise Allahû Tealâ’nın; “Sözlerimi işittiniz ve itaat ettiniz mi?” sualine biz; “Evet” demişiz. Bu sözleşmenin yapıldığı yer İndi İlâhi olduğuna göre henüz yerine getirilmemiş bir emir konusunda itaat ettik dememizin hikmetini bizlere açıklar mısınız?

Yerine getirilmemiş bir yeminin, yerine getirildiği konusunda değil olay. Buradaki “İtaat ettik.” sözü, “Emrime itaat ettiniz mi?” sualinin cevabı. Allahû Tealâ elestü bi rabbiküm’den sonra herkese, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedikten sonra hepimiz diyoruz ki:  “Bela.” Negatif suallerin pozitif cevabı. “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” diyoruz. Bunun üzerine Allahû Tealâ hepimize birden diyor ki: “Madem ki Ben sizin Rabbinizim, öyleyse ey ruhlar, sizlerden Bana teslim olacağınıza dair misak istiyorum. Ey fizik vücutlar sizlerden Bana kul olacağınıza dair ahd istiyorum. Ey nefsler, sizlerden Bana tezkiye ve tasfiye olarak Bana teslim olacağınıza dair yemin istiyorum.” diyor. Sonra da soruyor: “Sözlerimi işittiniz mi?” Diyoruz ki: “semi’na: işittik.” Ondan sonra da Allahû Tealâ diyor ki: “Öyleyse itaat edin.” Ruhlar, vechler ve nefsler; yemin, misak ve ahd veriyorlar ve Allahû Tealâ soruyor: “İtaat ettiniz mi?” Yani “Size söylediğim yeminleri söylediniz mi? Yemin ettiniz mi Benim için; yemin, misak ve ahd verdiniz mi Bana? Emrime itaat ettiniz mi?” “ata’na.” diyoruz, “İtaat ettik.” diyoruz. Yani yerine getirilmesi söz konusu değil daha. O yemini, misaki ve ahdi verdiğimiz için, bizden istenen de o sırada Allah’a yemin, misak ve ahd vermemiz olduğu için 3 vücudumuz da “İtaat ettik.” diyor. Allah razı olsun.

En’âm-152’yle bu âyetler arasında nasıl bir ilişki vardır?

A’râf-172’de Allahû Tealâ diyor ki:

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”


ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim: Ve o zaman ki Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetini almıştı.
ve eşhedehum alâ enfusihim: Ve onları nefslerinin üzerine şahit tutmuştu.
e lestu birabbikum: Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?
kâlû belâ: Dediler ki: Evet.
şehidnâ: Biz şahit olduk.
en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn: Kıyâmet günü, ben bundan gâfildim demesinler diye (Biz bundan gâfildik demesinler diye).

Mâide-7:

5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misâkınızı hatırlayın. Allah’a karşı takvâ sahibi olun, Muhakkak ki Allah göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.


vezkurû ni’metellâhi aleykum: Allah’ın üzerinizdeki ni’metini zikredin ki, hatırlayın ki.
ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî: Ve sizin üzerinize verdiği ve onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın.
iz kultum semi’nâ: Demiştiniz ki: “İşittik.”
ve ata’nâ: Ve itaat ettik.
vettekûllâh: Ve Allah’a karşı takva sahibi olun.
innallâhe alîmun bizâtis sudûr: Allah göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.

Şimdi gelelim En’âm-152’ye, Allahû Tealâ diyor ki:

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.


“Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında bir şeyle sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman yakınınız olsa bile artık adaletle söyleyin.

ve bi ahdillâhi evfû: Allah'ın ahdini yerine getirin, ifa edin.
zâlikum vassâkum bihî: Allah, size onunla vasiyet etti.
leallekum tezekkerûn: Böylece umulur ki tezekkür edersiniz.

En’âm-152’de Allahû Tealâ, Allah’ın vasiyetini söylüyor. En’âm-152’de: “Allah’ın ahdini ifa edin.” emri de var. Allah’ın vasiyeti de var. Allahû Tealâ’nın En’âm-152’deki açıklamasında Allahû Tealâ, “Allah’ın ahdini yerine getirin.” dediği zaman A’râf-172’deki ve Mâide-7’deki dizayna bir yenisinin de eklenmiş olduğunu görüyoruz. Allahû Tealâ’nın orada ruhumuzdan, vechimizden ve nefsimizden istediği şey; yeminlerimiz, misaklerimiz ve ahdlerimiz; bunlar, üç vücudumuza ait olan bu olaylar tamamlanıyor. Hepsini gerçekleştiriyoruz. Yani ruhumuz Allah’a misak veriyor; dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşacağına dair, fizik vücudumuz Allah’a ahd veriyor; dünya hayatını yaşarken Allah’a kul olarak teslim olacağına dair. Nefsimiz Allah’a yemin veriyor; hem tezkiye olarak hem de netice de tasfiye olarak Allah’a teslim olacağına dair. Allah’a yemin, misak ve ahd veriyor ruhumuz, vechimiz ve nefsimiz. Bunlar alındıktan sonra Allahû Tealâ, o dediğimiz şekilde ifade ediyor olayı. Önce “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diyor. Rabbimiz olduğunu söylüyoruz.

kalu: Dediler ki.
Hepimiz; “bela: Evet” diyoruz.

Ondan sonra Allahû Tealâ: “Ben sizin Rabbiniz olduğuma göre Bana yemin verin, misak verin, ahd verin.” diyor ve “Sözlerimi işittiniz mi?” diye soruyor. “semi’na: İşittik.” diyoruz.

Allahû Tealâ: “Öyleyse itaat edin.” diyor. Ruhlarımız Allah’a misak veriyor. Fizik vücutlarımız ahd veriyor. Nefslerimiz yemin veriyor ve bu yeminler, misakler ve ahdler böylece bizi bağlıyor. Bunlar verildikten sonra Allahû Tealâ soruyor: “Emrime itaat ettiniz mi?” diye. Diyoruz ki: “ata’na: İtaat ettik.” Yani Ruhlar da vechler de nefsler de kendilerine düşen yeminleri Allah’a veriyorlar. Misakse bundan sonra İlâhi İrade’nin bizim cüz’î irademizden aldığı bir yemin türü. Burada iradenin teslimi söz konusu. Bu, bizim misakimiz; irademizin Allah’a verdiği misak, irademizin Allah’a teslimi. Allahû Tealâ’nın ahdi sadece irademizin teslimini içerir. Ama irademizin teslim edilebilmesi için Allahû Tealâ’ya önce ruhumuzun, sonra vechimizin, sonra da nefsimizin Allah’a teslim edilmesi gerekir ki bunlardan sonra irade teslimini gerçekleştirebilelim. Ruhun teslimi 22. basamakta, fizik vücudun 25. basamakta, nefsin teslimi 26. basamakta gerçekleşir. İradenin teslimiyse 28. basamakta gerçekleşir.

Allahû Tealâ bizden, “Ahdinize riayet edin, Allah’ın ahdini ifa edin.” diye söz alıyor burada. Bir sonraki âyette; En’âm-152’te: “ve bi ahdillâhi evfû.” diyen Allahû Tealâ, En’âm-153’de diyor ki: “İşte bu (Allah’ın ahdini yerine getirmek), Sıratı Mustakîm’dir. Ona tâbî olun. Ve Sıratı Mustakîm’in dışında herhangi bir yol edinmeyin ki kendinize; onların hepsi sizi Allah’ın bu yegâne yolundan saptırır ve fırkalara ayrılmış olursunuz. Böylece takva sahibi olamazsınız. Allah’ın vasiyetini de yerine getiremezsiniz.”

Allah’ın vasiyeti, ruhumuzun Allah’a teslimi, fizik vücudumuzun Allah’a teslimi, nefsimizin Allah’a teslimi ve neticede irademizin de Allah’a tesliminin hepsini içine alıyor. Ama ahdallahi, Allah’ın ahdi, yalnız nefsimizin teslimini alıyor ve diğerleriyle berber oluştuğu için Allah’ın vasiyetiyle neticede birleşiyor. Ama Allah’ın ahdi, irademizin Allah’a teslimidir. Yani ruhumuzdan, vechimizden, nefsimizden; yemin, misak, ahd aldıktan sonraki İlâhi İrade’nin cüz’î iradeden, kişisel iradeden aldığı yeni bir misak. Bu, irademizin Allah’a verdiği misak. İrademiz açısından meseleye baktığımız zaman ruhumuzun teslimi, fizik vücudumuzun teslimi, nefsimizin teslimi ve irademizin teslimini; hepsini beraber düşündüğümüz zaman bu, bizim Allah’a verdiğimiz, irademizin verdiği bütün muhtevayı kaplıyor ve hepsinin toplamına Allahû Tealâ, “Bizim ahdimiz.” diyor. Yani biz insanlar Allah’a ahd vermiş oluyoruz; ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de irademizi de Allah’a teslim etmek konusunda. Bizim ahdimizle Allah’ın vasiyeti eşit. Bizim misakimizle Allah’ın ahdi birbirine eşit. Bizim misakimiz, sadece irademizin teslimi. Allah’ın ahdi de sadece irademizin teslimi. Bizim ahdimiz; ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin ve irademizin Allah’a teslimi. Allah’ın vasiyeti gene ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin ve irademizin Allah’a teslimi. Âyetleri incelediğimiz zaman net olarak bu sonuç çıkıyor.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular