Meryem-60 ve Furkân-70 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız? Bu âyet-i kerimelerde geçen tövbe hadisesi ve sonucunda gerçekleşen amilüssalihat hadisesi hakkında çok kıymetli açıklamalarınızı bekliyoruz.

Anasayfa » Ana Sayfa » Amilussalihat » Meryem-60 ve Furkân-70 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız? Bu âyet-i kerimelerde geçen tövbe hadisesi ve sonucunda gerçekleşen amilüssalihat hadisesi hakkında çok kıymetli açıklamalarınızı bekliyoruz.
share on facebook  tweet  share on google  print  

Meryem-60 ve Furkân-70 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız? Bu âyet-i kerimelerde geçen tövbe hadisesi ve sonucunda gerçekleşen amilüssalihat hadisesi hakkında çok kıymetli açıklamalarınızı bekliyoruz.

Meryem-60:

19/MERYEM-60: İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en).
Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.


“Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.”

Meryem Suresinin evvelki âyetlerine beraberce bakalım. Meryem-58’de nebîlerden bahsediyor Allahû Tealâ; Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrâhîm, Hz. İsmail.

19/MERYEM-58: Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.


Meryem- 59:

19/MERYEM-59: Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ(gayyen).
Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zayi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.


“Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal ettiler ve şehvetlere tâbî oldular ve cehennemle karşılaşacaklar.”

Allah’ın Meryem-58’de saydığı nebîler; “Hz. Âdem’in zürriyetinden Nuh (A.S), Hz. İbrâhîm, Hz. İsmail, onlara Rahman’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.” diyor.

Ve 59. âyet-i kerime: “Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmâl ettiler. Şehvetlere tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennem) ile karşılaşacaklar.”

Ondan sonra 60 geliyor:

19/MERYEM-60: İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en).
Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.


illâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan: Ama o cehenneme gidecekler arasında kim tövbe etmişse, âmenû olmuşsa ve nefsi ıslah edici amel işlemişse.
fe ulâike yedhulûnel cennete: Ve onlar cennete konurlar.
ve lâ yuzlemûne şey’â: Onlara hiçbir şeyle zulmedilemez.

Öyleyse kim bu insanlar? Allah’a ulaşmayı dilemişler. Mürşidinin önünde tövbe etmişler;  âmenû olmuşlar. Yani kalplerine îmân yazıldığı için kalpleri daha güçlü mü’min olmuşlar. Kalbi îmânla dolu olan mü’min olmuşlar. Bunlar hangi devirdeki insanlar? Şu Meryem-59’da bahsedilen, “Bundan sonra onların arkasından gelen nesil namazı ihmâl ettiler ve zayi etiler, kaybettiler. Şehvetlere tâbî oldular. Ve onların gidecekleri yer cehennemdir.” diyor Allahû Tealâ. Ama onların arasında, o nesle rağmen aralarındaki tövbe edenler, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra mürşidine ulaşıp mürşidin önünde tövbe edenler, böylece ikinci defa âmenû olanlar ve nefsi ıslah edici amel işleyenler. Tövbeden sonra nefs tezkiyesi yapılır. Allahû Tealâ, bundan bahsediyor. Bu, Meryem-60’da geçen tövbe, kişinin nefs tezkiyesine başlamasına sebebiyet veren tövbe. Mürşidin önünde yapılan tövbe yani 14. basamaktaki tövbe. Ondan evvel kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş, Allah kalbine ulaşmış, kalbinin nur kapısını Allah’a çevirmiş. Göğsünü yarmış, göğsünden kalbine nur yolu açmış. Kişi zikir yapmış, nefsinin kalbine nur girmeye başlamış. Bu nurlardan rahmet nurları %2 kalbe girmiş. Ondan sonra kişi, kalbine %2 nur girdiği için huşû sahibi olmuş. Allah’tan mürşidini sormuş, Allahû Tealâ mürşidini göstermiş; o mürşide ulaşmış, onun önünde tövbe etmiş. Meryem-60’daki tövbe; bu tövbe. Ve ondan sonra bu ikinci defa âmenû oluş ve nefs tezkiyesine burada  başlama.

Furkân-70:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan: Kim tövbe eder, âmenû olur ve salih amel işlere yani nefs tezkiyesi yaparsa.
fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenâ: Onların seyyiati (günahları) hasenata (sevaba) çevrilir (Allah onların günahlarını sevaba çevirir).
ve kânallâhu gafûran rahîmâ: Ve Allah Gâfur’dur, Rahîm’dir.

Meryem-60’da da Furkân-70’de de mürşidin önünde tövbe eden, evvelâ Allah’a ulaşmayı dileyen, o dediğimiz alanlardan geçtikten sonra mürşidine ulaşan ve mürşidin önünde tövbe eden kişilerden bahsediyor Allahû Tealâ. Ve her ikisinde de aynı şeyler var; tövbe etmek, âmenû olmak yani kalbine îmân yazıldığı için îmânı artan bir mü’min olmak ve nefsi ıslah edici ameller yapmaya başlamak (amile amelen sâlihan). Allahû Tealâ ne yapıyor? Onların günahlarını sevaba çeviriyor.

Benzer konular