Yûnus 9, Furkân 70, 71 ve Mucâdele 22 arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Yûnus 9, Furkân 70, 71 ve Mucâdele 22 arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 9, Furkân 70, 71 ve Mucâdele 22 arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Yûnus Suresinin 9. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-9: İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimul enhâru fî cennâtin naîm(naîmi).
Muhakkak ki âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, îmânlarından dolayı Rab’leri, onları hidayete erdirir. Onlar, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerindedirler.


innellezîne âmenû: Muhakkak ki, âmenû olmuşlardır (Allah'a ulaşmayı dilemişlerdir).
ve amilûs sâlihâti: Ve nefsi islah edici ameller işlemişlerdir.
yehdîhim rabbuhum bi îmânihim: Onları îmânları ile Rab'leri hidayete erdirir.
tecrî min tahtihimul enhâru fî cennâtin naîm (naîmi): Onlar, altlarından ırmaklar akan naim cennetlerinde olacaklardır.

Muhakkak ki âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, îmânlarından dolayı Rab'leri, onları hidayete erdirir. Onlar, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerindedirler.

Nefs tezkiyesi yapan (5-6 aylık ömrü varsa) ruhunu mutlaka Allahû Tealâ’ya ulaştırır, hidayete erer.

Furkan 70:

"illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan" Ama tövbe edenler hariç.

Furkan 69'da Allahû Tealâ cehenneme gidenlerden bahsediyor. Ondan sonra Furkan 70 geliyor:

25/FURKÂN-69: Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


illâ men tâbe: Tövbe eden kişi hariç.
ve âmene: Âmenû olan.

Böylece âmenû olduğu için, kalbine îmân yazıldığı için îmânı artmış bir âmenû olmaktan bahsediyor Allahû Tealâ.
 
ve amile amelen sâlihan: Ve sâlih amel işleyen.

Nefsi ıslâh edici amel işleyen kişi hepsi aynı noktayı ifade ediyor. Mürşidine tâbî olmuş kişi, mürşidin önünde tövbe etmiş ve böylece 2. defa âmenû olmuş (îmânı artan bir mümin olmuş) ve nefsi ıslâh edici âmeller işlemeye başlamıştır. (amelen sâlihan)

fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât (hasenâtin): Ve onların seyyiatini Allah hasenata çevirir (günahlarını sevaba çevirir).
yubeddilullâhu: Tebliğ eder sevaba çevirir.
ve kânallâhu gafûren rahîmâ (rahîmen): Ve Allah Gafûrdur (günahları sevaba çevirendir) ve Rahîmdir (rahmet gönderendir Rahîm esmasıyla tecelli edendir).

Öyleyse Furkan 70 ile, Yûnus 9 arasında bir ilişki var mı?

 Furkan 70'te mürşidine ulaşıp tâbî olan birisinden bahsediyor Allahû Tealâ. Günahlarının sevaba çevrileceğinden bahsediyor. Yûnus 9'da da "âmenû ve amilüssalihat" diyori aynı şeyi söylüyor. Gene mürşidine ulaşmış ve nefs tezkiyesine başlamış bir kişi , “Onları Rableri hidayete erdirir” diyor. Yukarıdakiyle aynı seviyedeki kişiler, nefs tezkiyesine başlamışlar, mümin olmuşlar.

Furkan 70'te onunla ilişkili. Furkan 70 Allah’ın günahları sevaba çevirdiği yerde durmuş. Kişinin tövbe ettiği noktada günahlarının sevaba çevrildiği noktada kalbine, iman yazılıp imanı artan bir mümin oluyor kişi. Nefs tezkiyesi yapıyor. “Onların Allahû Tealâ seyyiatlerini hasenata çevirir.” diyor Furkan 70'te. Yûnus 9'da da “Onları altından ırmaklar akan cennete koyar” diyor.

Yûnus 9'da bir öteki kademe, Allah’ın onları hidayete erdirmesi söz konusu. Furkan 70'te mürşidin önünde yapılan tövbeye kadar gelen kesim. Yani Furkan 70, 14. basamağı ifade ediyor ama Yûnus 9, 21. basamağı ifade ediyor.

Furkan 71:

25/FURKÂN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilâllâhi metâbâ(metâben).
Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a ulaşır (hayattayken ruhu Allah’a ulaşır).


Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a ulaşır.

Furkan 71'i işlediğimiz zaman, Yûnus 9. ayet-i kerimesiyle aynı seviyeyi ifade ettiğini görüyoruz. Her nekadar Furkan 70'te mürşidin önünde yapılan tövbeye kadar olan kesim anlatılıyorsa da 71'de, tövbe eden ve nefsi islâh eden amel işleyen ve Allah’a tövbeleri kabul edilmiş halde dönen, ulaşan birisinden bahsediliyor. O zaman Yûnus 9 ile Furkan 70. ve 71'in ikisinin toplamı aynı neticeyi ifade ediyor.

Mucadele22:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?


lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu: Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah’a ulaşma gününe) îmân eden kavmi, Allah’a ve resûlüne karşı gelenlerle sevişir bulamazsın.
ve lev kânû  âbâehum: Onlar, anne-babaları olsalarda.
ev ebnâehum: Ve çocukları olsada.
ev ihvânehum: Ve kardeşleri olsada.
ev aşîretehum: Onların aşiretleri olsada.
ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne: Onlar kalplerine îmân yazılanlardır. Onlarınkalplerine îmân yazılır.
ve eyyedehum bi rûhin minh (minhu): Ve Allah’ın katından bir ruhla desteklenirler. Bu devrin imamının ruhudur.
ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru: Ve onlar altlarından ırmaklar akan cennetlere konurlar.
radıyallâhu anhum ve radû anh (anhu): Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar.
ulâike hizbullah (hizbullahi): Onlar, Allah taraftarıdırlar.
e lâ inne hizballâhi humul muflihûn (muflihûne): Allah, taraftarları kurtuluşa (felâha) erenlerdir.   

Mucadele 22'de de kalplerine iman yazılan, mürşidin önünde tövbe eden kişilerden bahsediyor. Allahû Tealâ’nın o tövbe sırasında bir ruhla onları yed ettiği ( güçlü kıldığı, desteklediği) neticesine ulaşıyoruz. Bu nokta 2. kat cenneti ifade ediyor. Ama burada ruhun Allah’a ulaştığına dair bir işaret yok. Yani Yûnus 9 ile Mucadele 22. aynı noktayı ifade ediyor. Mürşidin önünde tövbe edildiği bir nokta. Âmenû olan ve amilüssalihat işleyen birisi.

Yûnus Suresinin 9. âyet-i kerimesi ile, Furkan 70 aynı noktada ama Furkan 71 ile Mucadele 22'de mürşide ulaştığı noktaya kadar vermiş Allahû Tealâ. Yûnus 9. ve Furkan Suresi 70'de de, o kadardır. Furkan 71'de hidayete erme noktasında Allahû Tealâ ilave etmiş. Ama Yûnus 9'da “Onları hidayete erdirir” diyor. Furkan 70 ve 71'i  beraber alırsak hidayete ermeyi ifade ediyor. Fakat Mucadele 22, mürşide ulaşılan noktaya kadarını alıyor. Bir ilişki aralarında var. Aynı şeyleri söylüyor ama kademeler farklı. 

 

Benzer konular