İnsanlar namaz kılmak, oruç tutmak ve cami yaptırmak gibi ameller için "salih ameldir.” diyorlar. Acaba salih amel konusunu bize gerçek olarak açıklayabilir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Amilussalihat » İnsanlar namaz kılmak, oruç tutmak ve cami yaptırmak gibi ameller için "salih ameldir.” diyorlar. Acaba salih amel konusunu bize gerçek olarak açıklayabilir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İnsanlar namaz kılmak, oruç tutmak ve cami yaptırmak gibi ameller için "salih ameldir.” diyorlar. Acaba salih amel konusunu bize gerçek olarak açıklayabilir misiniz?

Aslında salih amel demek “ıslah eden amel” demek ve bu amel ruhun, fizik bedenin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimini muhtevasına alan bir bütünü ifade eder. Tevrat’ı incelediğiniz zaman orada 7 safha ve 4 teslimi görürsünüz. Allah'a ulaşmayı dilemek vardır. Mürşide tâbiiyet vardır. Ruhun Allah’a ulaşması, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, muhlis olmak ve iradeyi teslim etmek hepsi Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim’de de yer almıştır. Tevrat Allahû Tealâ tarafından Hz. Musa’ya, İncil Allahû Tealâ tarafından Hz. İsa’ya ve Kur’ân-ı Kerim Allahû Tealâ tarafından Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e indirilmiştir. Bu üç kitabın üçü de 7 tane safha ve 4 teslimi açık bir şekilde muhtevasına alır. Bu sebeple her vesileyle anlatırız ki; üç kitaplı dîn de Allahû Tealâ tarafından indirilmiştir ve bu mukaddes kitapların, emredici kitapların sahipleri, kendilerine indirilenleri; onlar peygamberlerdir. Hz. Musa bir peygamberdir, Hz. İsa bir peygamberdir, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir peygamberdir ve Allah tarafından kendilerine yazdırılan mukaddes kitap Tevrat, İncil ve Kur’ân-ı Kerim adıyla anılır.

Sevgili kardeşlerim! Bu üç kitap da yaptırıcı etken sahibidir. Yani Allahû Tealâ’nın dizaynı açık ve kesin bir şekilde emirlerini orada yerleştirmiştir. Allah'a ulaşmayı dilemek, mürşide tâbiiyet, ruhun Allah’a ulaşması, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, muhlis olmak, iradeyi teslim etmek; hepsi Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim’de de mevcuttur. Ve Kur’ân-ı Kerim Hz. Musa’nın da bir peygamber olduğunu, Hz. İsa’nın da bir peygamber olduğunu açık bir şekilde yazmaktadır. Hz. Muhammed ise zaten kitabın kendisine indirildiği peygamberdir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın bizlere hedef gösterdiği şeyler insanların mutluluğu için aslî unsurlardır. Bir insanın nefsinin kalbindeki afetlerin yüzdesiyle onun mutluluk seviyesi aynı muhtevayı gösterir. Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin mutluluğuyla mürşidine tâbî olan bir kişinin mutluluğu aynı değildir. Yukarı doğru yükseliyoruz. Mürşidine tâbî olanın mutluluğuyla ruhunu Allah’a ulaştıranın mutluluğu eşit değildir. Ruh Allah’a ulaşınca kişi bir evvelkinden, Allah'a ulaşmayı dileyen kişiden çok daha fazla mutludur, hem de “ermiş evliya” sıfatının sahibi olmuştur. Ruhu vücudundan ayrılmıştır, 7 tane gök katını geçmiştir. 7. gök katında 7 tane âlemden geçmiştir. Oradan Sidretül Münteha’ya yükselip, oradan da Allah’ın Zat’ına ulaşmıştır. Allah’ın Zat’ında ifna olmuştur yok olmuştur. Nereden gelmişti? Allahû Tealâ’dan gelmişti. Gene Allah’a geri dönmüştür.

Bütün insanlar bir gün ölecektir. Öldükleri zaman da ruhları mutlaka onu terk edecek, Allah’a döneceklerdir. Yani bir seyri sefer, bu yolculuk evvelâ Allahû Tealâ’dan kişinin kendisine ruh üfürmesiyle başlar. Kişi nereye giderse ruhu da onunla beraber oraya gider. Ama ruhun bir başka özelliği vardır. Dilediği an vücuttan ayrılmak imkânının her zaman sahibidir. Uyuduğumuz zaman artık ruhumuzla pek ilişkimiz kalmaz. O zaman ruhumuz bizi rahatlıkla bırakıp dilediği yere gidebilir. Sonsuz hızın sahibidir. Bu sebeple dünyanın şurası veya burası onu hiç alâkadar etmez. İstediği yere sonsuz hızla ulaşır ve oradaki yapmak istediği şeyi gerçekleştirir. Ama âlemler ayrı olduğu için yani ruh dünyadaki fizik vücuda göre fizik olmadığı için aynı âlemin varlığı değildir ve duvarların içinden geçebilir. Evlerin içine dilediği zaman girebilir. Bir duvardan girer, öbür duvardan çıkar. Duvarlar hiçbir zaman ona engel teşkil etmez.

Allahû Tealâ ister ki sevgili kardeşlerim, herkes mutlu olsun. Kanunlarını ona göre koymuştur ve aynı esaslar Tevrat’ın da İncil’in de Kur’ân-ı Kerim’in de muhtevasında mevcuttur. Onun için öyle bir gün gelecektir ki; dînler arasındaki diyalog üst seviyede gerçekleşecek ve üç dînin mensupları da aslında dînlerinin aynı esasları ihtiva ettiğini kabul etmek mecburiyetinde kalacaklardır. O elimizdeki deliller bunu herkese açık bir şekilde ispat edebilecek olan bir özellik taşır.

Allah razı olsun.

Benzer konular