İslâm'da "Allah ile kul arasına girilemez." deniliyor. İslâm'da tarikat var mıdır? Bunu açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dîn » İslâm'da "Allah ile kul arasına girilemez." deniliyor. İslâm'da tarikat var mıdır? Bunu açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İslâm'da "Allah ile kul arasına girilemez." deniliyor. İslâm'da tarikat var mıdır? Bunu açıklar mısınız?

Allahû Tealâ Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde diyor ki:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn: Onlardan (insanlardan) imamlar kıldık. Emrimizle insanları hidayete erdirsinler diye.
lemmâ saberû:  Sabrın sahibi oldukları için.
ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn: Ve âyetlerimize Hakk’ul yakîn seviyesinde yakîn hasıl ettikleri için.

Ne diyor Allahû Tealâ? “Biz insanlardan imamlar kıldık; huzur namazının imamları kıldık. Emrimizle insanları hidayete erdirsin diye.” diyor. Neden böyle söylüyor? Çünkü hangi mürşid kimin tâbiiyetini gerçekleştirirse gerçekleştirsin, tâbiiyet gerçekleştiği zaman yani o kişi Allah'a ulaşmayı dileyip de 14. basamakta Allah ona mürşidini gösterip, mürşidine ulaşıp tâbî olduğu anda, o devirdeki devrin imamı kimse, onun ruhu o kişinin başının üzerine gelip yerleşir. Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


“Biz onların (tâbî olanların) başlarının üzerine emrimizden ruh göndeririz.”

Arşı tutan meleklerden ve o kişinin de o meleklerin arasındaki kişi olduğundan bahsediyor Allahû Tealâ. Ve diyor ki: “Onlara, onların yevm’et talâk’ının (Allah'a mülâki olma gününün) geldiğini ihtar etmesi için onların (tâbî olanların) başlarının üzerine emrimizden bir ruh göndeririz.” (Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesi)

Kim Allah'a ulaşmayı dilerse tâbiiyeti gerçekleştiği an, onların başının üzerine devrin imamının ruhu mutlak olarak gelir ve yerleşir. Bu bütün insanlar için geçerlidir. Tâbiiyet yoksa bu olay gerçekleşmez. Hiç kimse hidayete eremez. Çünkü devrin imamının ruhu o kişinin başının üzerine gelmedikçe, o kişinin ruhu vücuttan ayrılıp Allah'a doğru yola çıkamaz. Bir ruh görevlidir. Kişinin kendi içinde zaten kendi ruhu vardı. O görevliydi ama devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine geldiği zaman, o ruh vücudu terk ederek Allah'a doğru yola çıkar. Seyr-i sülûk’unu gerçekleştirir. Kendisi ile bereber olanlarla birlikte devrin imamının dergâhından Allah'a doğru yola çıkıp katları birer birer aşar. 7-8 aylık bir olgudur. Hidayete ermektir, adı. Gök katlarını ruhun birer birer çıkmasıdır. Her katta ayrı bir işlev görür.

Sevgili kardeşlerim! İnsan ruhunun Allah'a mülâki olması (ilka edilmesi) seyr-i sülûk adı verilen bir yolculukla gerekleşir. Bunun için tâbiiyet asıldır. Kişi bir mürşide tâbî olmadıkça ruhu vücudundan ayrılmaz, Allah'a da ulaşmaz ama Allahû Tealâ ruhumuzun Allah'a ulaştırılmasını üzerimize farz kılmış.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten.
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!


“irciî ilâ rabbiki: Rabbine rücû et. diyor.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.


“vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ: Allah'ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Rabbine dön.” diyor. Bunun bir emir olduğunu söylüyor, Ra'd Suresinin 21. âyet-i kerimesinde.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


“vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale: Ve onlar Allah'ın, Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi O'na (Allah'a) ulaştırırlar.”   

Sevgili kardeşlerim! Yanınızda bir Kur'ân varsa açın bakın! Bu âyetin karşısında bir sürprizle karşılacaksınız. Çünkü Türkçeleştirirken “Onlar akrabalık bağlarını kuvvetlendirirler.” diye tercüme edilmiş. Sevgili kardeşlerim! Ne akraba var, ne bağlar var. “Onları ziyaret ederler.” diyor, ne de ziyaret kelimesi geçiyor. “Sıla-i rahîme riayet ederler, akrabalarını ziyaret ederek akrabalık bağını kuvvetlendirirler.” Allah'a insan ruhunun ulaşmasını saklamak için neler yapmışlar sevgili kardeşlerim. İşte o, o yaptıkları şeyler sebebiyle İslâm bu hale gelmiş. Allah'a ulaşmayı dileyen insanlar nefslerini tezkiye etmek mecburiyetindedirler. Nefsin afetlerinin en az yarısını yok etmek mecburiyetindedirler. Bu da Allah'ın yardımıyla gerçekleşir. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah onları mutlaka Kendisine ulaştırır (Şûrâ-13). Allah'ın sözü var, söylemiştik.

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Öyleyse kişi Allah'a ulaşmayı dileyecek ve Allah onu Kendisine ulaştıracak. Mürşid sadece bir vasıtadır. Ulaştıran mürşid değildir, Allah'dır ama görüyorsunuz ki; “Allah ile kulu arasına kimse giremez.” deniliyor ama Allahû Tealâ diyor ki: “Biz onlardan (insanlardan) imamlar kıldık, hidayete erdirsinler diye. Ruhlarını (insanların ruhlarını) Allah'a ulaştırsınlar diye.” “Allah ile kul arasına kimse giremez” diyen büyük bir yanılgının içindedir. Allahû Tealâ tam aksini söylüyor, Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


“İslâm'da tarikat var mıdır?” diyor kardeşimiz. Vardır. Tarikat; ruhun Allah'a ulaşması için geçerli olan yolu kat etmek. Yolun adı tarikattır. Tarik; yol demek, tarikat da yollar demek. Birçok tarikat var. Şu anda aktif olan birçok tarikat var. Hepsi de Allah yolundadır. Hepsi de kendi mürşidlerinden aldıkları bugüne kadar gelen, devam eden öğretim biçimi içinde ruhlarını Allah'a ulaştırmaktadırlar, sonra fizik vücutlarını teslim etmektedirler, nefslerini teslim etmektedirler, iradelerini Allah'a teslim etmektedirler. Bu teslimler iradenin teslimiyle tamamlandığı zaman, bu teslimi yapanlar irşad makamına getirilirler Allahû Tealâ tarafından.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, herşey o kadar güzel ki nefsinizin afetleri yok olmaya görsün. Bütün insanlara dost olursunuz. Onların size düşmanlık yapması, sizin onlara olan dostluğunuzu bozmaz. Gene dostsunuz onlara. Her hâlükârda insanlar kendi tıynetlerinin, kendi seviyelerinin gereğini yapacaklardır. Bu da her insanın davranışında onun seviyesini gösterir. Tasavvufun içinde de birçok insan tasavvufu yaşamıyor durumdadır. Bu söylediklerimizden haberdar olmadıkları için.

Benzer konular