Mürşide tâbî olmak kişiye ne kazandırır? Mürşide tâbî olmadan dîn yaşanmaz mı?
Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Mürşide tâbî olmak kişiye ne kazandırır? Mürşide tâbî olmadan dîn yaşanmaz mı?
Mürşide tâbî olmak kişiye ne kazandırır? Mürşide tâbî olmadan dîn yaşanmaz mı?
Allah razı olsun.
Sevgili kardeşlerim! Tâbiiyet kişiye derecat kazandıran bir olaydır. Allahû Tealâ, herkesin hacet namazını kılarak Allah’tan mürşidini sormasını ve Allah’ın kendisine gösterdiği o mürşide ulaşmasını veya o mürşidin tövbe verebilecek olan bir vekiline ulaşılmasını ve tâbî olunmasını emrediyor. Öyleyse Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de bunu açık bir şekilde emrediyorsa hepimizin üzerine bir vazife düşüyor: Allah’ın emrini yerine getirmek!
Sevgili kardeşlerim! Hz. Musa da bir peygamberdir. Hz. İsa da bir peygamberdir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdir. Bunu onların yaşam sıralarına göre verdik. Herkes Allah’ın kendisini yarattığı, dünyaya gönderdiği noktada dünyada bulunur ve bir gün mutlaka ölecektir ve hayatı da, dünya hayatı da sona erecektir. Onu cennete veya cehenneme ulaştıracak olan şeylerse onların kaybettikleri veya kazandıkları derecelerdir. Allahû Tealâ istiyor ki; herkesin kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazla olsun da herkes cennete girsin.
Sevgili kardeşlerim! Ne yazık ki herkes cennete giremez. Çünkü insanlar Allahû Tealâ’nın emirlerini yerine getirmek yerine, nefslerinin afetlerinin emrine girerlerse o zaman kaybedenlerden olurlar. Ve o zaman gidecekleri yer cehennem olur. ‘Hayat’ adı verilen bu nesne, ne kadar yaşarsak o kadar süre bizim için geçerlidir. Ve bu sürenin içinde ya kazanırız dereceleri ya da kaybederiz. Bütün insanlar için Allahû Tealâ bu hedeflere bizleri ulaştırmak istiyor.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Şimdilik suallerinizi bekliyoruz inşaallah. Allah hepinizden razı olsun.
Sevgili kardeşlerim! Tâbiiyet kişiye derecat kazandıran bir olaydır. Allahû Tealâ, herkesin hacet namazını kılarak Allah’tan mürşidini sormasını ve Allah’ın kendisine gösterdiği o mürşide ulaşmasını veya o mürşidin tövbe verebilecek olan bir vekiline ulaşılmasını ve tâbî olunmasını emrediyor. Öyleyse Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de bunu açık bir şekilde emrediyorsa hepimizin üzerine bir vazife düşüyor: Allah’ın emrini yerine getirmek!
Sevgili kardeşlerim! Hz. Musa da bir peygamberdir. Hz. İsa da bir peygamberdir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdir. Bunu onların yaşam sıralarına göre verdik. Herkes Allah’ın kendisini yarattığı, dünyaya gönderdiği noktada dünyada bulunur ve bir gün mutlaka ölecektir ve hayatı da, dünya hayatı da sona erecektir. Onu cennete veya cehenneme ulaştıracak olan şeylerse onların kaybettikleri veya kazandıkları derecelerdir. Allahû Tealâ istiyor ki; herkesin kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazla olsun da herkes cennete girsin.
Sevgili kardeşlerim! Ne yazık ki herkes cennete giremez. Çünkü insanlar Allahû Tealâ’nın emirlerini yerine getirmek yerine, nefslerinin afetlerinin emrine girerlerse o zaman kaybedenlerden olurlar. Ve o zaman gidecekleri yer cehennem olur. ‘Hayat’ adı verilen bu nesne, ne kadar yaşarsak o kadar süre bizim için geçerlidir. Ve bu sürenin içinde ya kazanırız dereceleri ya da kaybederiz. Bütün insanlar için Allahû Tealâ bu hedeflere bizleri ulaştırmak istiyor.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Şimdilik suallerinizi bekliyoruz inşaallah. Allah hepinizden razı olsun.
