İbrâhîm-44’e göre Allah’ın davetinin; Allah’a ulaşmayı dilemek ve resûle tâbî olmanın; İslâm’ın 2. safhası, mürşide tâbî olmak olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » İbrâhîm-44’e göre Allah’ın davetinin; Allah’a ulaşmayı dilemek ve resûle tâbî olmanın; İslâm’ın 2. safhası, mürşide tâbî olmak olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İbrâhîm-44’e göre Allah’ın davetinin; Allah’a ulaşmayı dilemek ve resûle tâbî olmanın; İslâm’ın 2. safhası, mürşide tâbî olmak olduğunu söyleyebilir miyiz?

İbrâhîm-44:

14/İBRÂHÎM-44: Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).
Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?


ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu: Azabın onlara geleceği gün ile nası, insanları inzar et, uyar.
fe yekûlullezîne zalemû: O zaman zalimler derler ki.
rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin: Ya Rabbi, Rabbimiz, bizi yakın bir vadeye kadar tehir et.
ahhırnâ: Bizi tehir et.
nucib da’veteke ve nettebiır rusul: Ki biz davetine icabet edelim ve resûle, resûllere tâbî olalım.
e ve lem tekûnû: Siz değil miydiniz?
aksemtum: Kasem eden.
min kablu: Bundan evvel.
mâ lekum min zevâl: Bizim için bir zeval yoktur diyen (siz değil miydiniz?)

İşte sevgili kardeşlerim, bütün kavimlerde, bütün devirlerde bir resûl mutlaka yaşadığı gibi her devirde mutlaka huzur namazının imamı olan bir resûl de mutlak olarak vardır ve burada İbrâhîm Suresinin 44. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, ölüm günündeki kişinin durumundan bahsediyor. Kişi ölüyor. Ölüm anında Allah’ın gösterdiklerini görüyor ve de yapması lâzım gelenleri yapmadığını acı acı hatırlıyor kişi.

“Bizi bir süre daha tehir et, yaşayalım.”

Artık ölüm gelmiş, Allahû Tealâ’nın eceli, vade dolmuş. Kişi ölecek. Ölüm anında oluyor olay, ölümün onun gözlerini açtığı noktada.

Allahû Tealâ bir başka âyet-i kerimesinde diyor ki: “İşte şimdi keşfini açtık. Artık hakikati gördün. Şimdi ne diyeceksin?” Aynı şeyi söylüyorlar. Meselâ firavun diyor ki: “Yarabbi! Beni geriye gönder. Senin resûlüne tâbî olayım. Sana nasıl itaat eden bir kul olduğumu ispat edeyim.” Ama ne yazık ki böyle bir geriye gönderiliş hiçbir şekilde mümkün değildir. Ve burada da bütün problemlerin resûllere tâbî olmamaktan kaynaklandığı vakıası çıkıyor. Kişi zaten Allah’a ulaşmayı dilese otomatik olarak iç dünyası onu tâbiiyete götürecek. Çünkü Allahû Tealâ onu, ona göre dizayn edecek. İstek verecek ona, mürşidine ulaşıp, resûle ulaşıp tâbî olmak konusunda Allah ona istek verecek, talep sahibi kılacak onu. Ama o kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi temel şartına bağlı olarak. Başka bir yol yok sevgili kardeşlerim. Mutlaka ve mutlaka insanlar, Allah’a ulaşmayı dilemek mecburiyetinde. Bu, üzerlerine Allahû Tealâ tarafından defaatle farz kılınmış ve yapmaları gerek.

Kardeşimiz bu âyette şunu soruyor: “İbrâhîm-44’e göre Allah’ın davetinin; Allah’a ulaşmayı dilemek ve resûle tâbî olmanın; İslâm’ın 2. safhası, mürşide tâbî olmak olduğunu söyleyebilir miyiz?”

Elbette, İslâm’ın 1. Safhası, Allah’a ulaşmayı dilemektir. 2. safhası da mürşide tâbî olmaktır. Bütün mürşidler de resûle ulaşabilecek durumda olanlar, ona tâbî olanlardır.

Benzer konular