Furkân 70'te tövbe eden ve tâbî olan bir kişinin günahların sevaba çevrilmesini anlatılırken kaynağının ne olduğu belli olmayan şu sözleri sarfettiler: “Karşıma ne ile gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme.” Bu sözü Rabbimizin söylediğine inanıyorlar. Bu yargıya sahip olan kişilere ne gibi ve hangi âyetleri delil olarak gösterebiliriz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Furkân 70'te tövbe eden ve tâbî olan bir kişinin günahların sevaba çevrilmesini anlatılırken kaynağının ne olduğu belli olmayan şu sözleri sarfettiler: “Karşıma ne ile gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme.” Bu sözü Rabbimizin söylediğine inanıyorlar. Bu yargıya sahip olan kişilere ne gibi ve hangi âyetleri delil olarak gösterebiliriz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Furkân 70'te tövbe eden ve tâbî olan bir kişinin günahların sevaba çevrilmesini anlatılırken kaynağının ne olduğu belli olmayan şu sözleri sarfettiler: “Karşıma ne ile gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme.” Bu sözü Rabbimizin söylediğine inanıyorlar. Bu yargıya sahip olan kişilere ne gibi ve hangi âyetleri delil olarak gösterebiliriz?

Furkân-70:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


“illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen): Ama kim tövbe ederse.”
Yani mürşidin önünde yapılan bir tövbeden bahsediyor Allahû Tealâ.

“Ve âmenû olursa.” Buradaki âmenû olma, 2. defa âmenû olma noktası.

“ve amile amelen sâlihan: Ve salih ameller işlemeye başlarsa. Salih ameller yaparsa yani nefsi ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaparsa.” diyor

fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin): Onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Kaybettikleri dereceleri kazandığı derecelere çevirir.
ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen): Ve Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir.”

Allahû Tealâ’nın böyle bir şey söylediğini iddia edenler, Kur'ân’ı aramak ve bununla alâkalı bir âyet bulmak mecburiyetindedirler. Allahû Tealâ diyor ki: “Biz bu Kur'ân-ı Kerim’e herşeyi koyduk. Hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”

6/EN'ÂM-38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).
Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab’lerine haşrolunacaklar (olunurlar).


Eğer Allahû Tealâ böyle bir şey söylemiş olsaydı mutlaka Kur'ân-ı Kerim’de yer alacaktı.

Ama sevgili kardeşlerim, herkesin bir inancı vardır. Bunları tartışmayın. Deyin ki sadece: “Siz Kur'ân-ı Kerim’i iyice araştırın. Biz size ne söylersek mutlaka Kur'ân-ı Kerim âyetleriyle söylüyoruz. Ve her söylediğimiz, açık bir şekilde ispat ediliyor. Eğer sizin de buna karşılık bir Kur'ân-ı Kerim âyetiyle cevap vermeniz söz konusuysa onu biz mutlaka dikkate alırız. İnceleriz. Size bu konunun cevabını da getiririz. Ama Kur'ân-ı Kerim’de böyle bir şey yok. Yetmez. Kul hakkı daha oluştuğu anda Allahû Tealâ’nın derecat sistemiyle kapanır. Kısas talebi kul hakkının yok olmasını ifade eder. Bir başka ifadeyle kısas talebi, başka bir kul hakkının doğmasını değil derecatın derecat ile karşılanmasını, fiilin de fiille karşılanmasını ifade eder.”

Birisi birisine bir kötülük etti; kul hakkı doğdu. A, B’ye kötülük etti. A, derecat kaybetti. B, onun kaybettiği derecatı kazandı. Fizik bir olayın karşılığı derecat ile ödendi. İki taraf da sıfırlandı. A, B’ye kötü davrandı. Bu kötülüğün karşılığında derecat kaybetti. Kötülüğü ile kaybettiği derecat birbirini karşıladı (sıfırladı). C, kendisine kötülük edildi. Ama bu kötülüğün karşısında onun kaybettiği derecatı, kendisine kötülük yapanın kaybettiği derecatı kazandı. Kazandığı dereceyle kendisine yapılan kötülük eşitlendi. Netice sıfır oldu. Anında! Herşey merkezinde! Anında sıfırlanır!

Ama kendisine kötülük edilen kişi, tokat atılan kişi diyelim. Buna dayanamadı. “Ben de tokat atmak istiyorum." dedi. Kısas hakkını kullandı. Verilen karar gereğince o da karşısındakine bir tokat attı. Ama tokatı attığı zaman kazandığı dereceler geriye iade edildi. Hırsız ya da tokatı atan kişi, o kaybettiği dereceleri tekrar kazandı. Ne oldu? İki taraf da birer tokat yedi. Fiziksel eşitlik var. İki tarafın da kaybettiği ve kazandığı dereceler birbirine eşit oldu. 2 eşitlik. Hem ef’alde (fiillerde) hem de derecatta eşitlik sağlandı. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Öyleyse kul hakkı doğduğu anda, oluştuğu anda yok olmuştur.
                   

Benzer konular