Rûm-29 ve Kasas-50'ye göre, tebliğle kendilerine verilen ilmi almadıkları için Allah'a ulaşmayı dilemeyen, heveslerine tâbî olan, dalâlette bırakılan bu zalimler için bir mürşid yoktur diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Rûm-29 ve Kasas-50'ye göre, tebliğle kendilerine verilen ilmi almadıkları için Allah'a ulaşmayı dilemeyen, heveslerine tâbî olan, dalâlette bırakılan bu zalimler için bir mürşid yoktur diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Rûm-29 ve Kasas-50'ye göre, tebliğle kendilerine verilen ilmi almadıkları için Allah'a ulaşmayı dilemeyen, heveslerine tâbî olan, dalâlette bırakılan bu zalimler için bir mürşid yoktur diyebilir miyiz?

İlk sual Doktor Abdülcabbar Boran’dan geliyor. Allahû Tealâ Rûm Suresinin 29. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

30/RÛM-29: Belittebeallezîne zalemû ehvâehum bi gayri ilmin, fe men yehdî men edallallâhu, ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).
Hayır, zalimler ilim sahibi olmaksızın heveslerine tâbî oldular. Bundan sonra Allah’ın dalâlette bıraktığını kim hidayete erdirebilir? Ve onların yardımcıları da yoktur.


Kasas-50 de diyor ki:

28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.


Böyle buyuruyor Allahû Tealâ ve Cabbar sualini soruyor:

“Tebliğle kendilerine verilen ilmi almadıkları için Allah'a ulaşmayı dilemeyen, heveslerine tâbî olan, böylece dalâlette bırakılan bu zalimler için, bir hidayetçiye yani mürşid yoktur diyebilir miyiz?"

Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemiyorsa, onun için bir hidayetçi hiç bir zaman yoktur. Hidayetçiyi Allah tayin eder. "alallâhi kasdus sebîli" diyor Allahû Tealâ. Sebillerin tayini, tespiti Allah'ın üzerine vazifedir ve Allahû Tealâ  mürşidin farz olduğunu da söylüyor Mâide-35’te:

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


"Ey âmenû olanlar! Takva sahibi olun ve Allah’a ulaşmaya vesileyi olacak şeyi Allah’tan isteyin." buyuruyor.

Bu konunun ikinci safhası. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenleri Allah mürşidlerine ulaştırır. Allah'a ulaşmayı dileyip de huşu sahipi olanların için, hacet namazı kılınıp netice almak mümkündür, yoksa mümkün değildir. Bakara-45 ve 46 Allahû Tealâ bunu söylüyor:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.


Diyor ki Allahû Tealâ: “Sabırla ve namazla (hacet namazıyla) Allah'tan istianeyi, mürşidinizin kimliğini, mürşidinizin kim olduğunu Allah'tan sorun, öğrenin.” diyor Allahû Tealâ. “İsteyin.” diyor. Ondan sonra diyor ki: “Bu kebiretun bir iştir (büyük bir iştir, zor bir iştir) ama huşû sahiplerine zor değildir. O huşû sahipleri ki, Allah'a mülâki  olacaklarına, ruhlarını ölmeden önce Allah'a ulaştıracaklarına  kesin şekilde inanırlar. Ölümden sonra da ruhlarının Allah'a rücû edeceğine, ona da kesin şekilde inanırlar” diyor.

Allah'ın bir insana mürşid tayin edebilmesi için, o kişinin Allah'a ulaşmayı dilemiş olması lazım, dilemiyorsa o kişi için bir mürşid yoktur. Allahû Tealâ  buyuruyor: “ Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah kimi hidayete erdirirse, onlar hidayete ererler. Kimde dalâlette kalmışsa, onlar için bir hidayetçi yoktur”.

"men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden)."

Allah'a ulaşmayı dilemiyor kişi, dilemiyorsa mürşid yok.

Benzer konular