Hacc-8'de açıklandığı gibi, Allah hakkında mücâdele edenlerin, hevalarına tâbî olanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Hacc-8'de açıklandığı gibi, Allah hakkında mücâdele edenlerin, hevalarına tâbî olanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hacc-8'de açıklandığı gibi, Allah hakkında mücâdele edenlerin, hevalarına tâbî olanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

 Hacc-8:

22/HACC-8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.


“İnsanlar arasında bir hidayetçiye ve bir  nurlu bir kitaba sahip olmaksızın, ilmi ve bir nurlu kitabı olmaksızınİ Allah ile mücâdele edenler vardır.” diyor Allahû Tealâ. “Bir hidayetçiye de sahip değildir, bir nurlu kitaba da sahip değildir, ilmi de yoktur ama mücâdele eder.” diyor Allahû Tealâ.

İşte zamanımızda dîn adamlarımızın ne yazık ki hala büyük bir kısmı aynı standartlarda! Ama haberler alıyoruz sevgili kardeşlerim, güzel haberler alıyoruz. Kardeşlerimiz her fırsatta dîn adamlarıyla konuşuyorlar ve görüyoruz ki “Nur TV” çok ciddi bir şekilde izleniyor. Notlar alınıyor, âyetlere bakılıyor ve hamdolsun ki doğruluğu tasdik ediliyor. Öyleyse mutlaka bir ilme sahip olacaksınız, ilme de hidayetçi kanalı ile sahip olunur.

Mu'min 35:

23/MU'MİNÛN-35: E yaıdukum ennekum izâ mittum ve kuntum turâben ve izâmen ennekum muhracûn(muhracûne).
Öldüğünüz ve toprak olduğunuz, kemik (haline) geldiğiniz zaman sizin, mutlaka (topraktan) çıkarılacağınızı mı size vaadediyor?


“ellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum: Kendilerine verilen bir sultan olmaksızın, bir mürşid olmaksızın ve bir ilim olmaksızın, Allah'ın âyetlerinde o mücâdele edenler var ya.” diyor Allahû Tealâ.

"kebure makten indallâhi ve indellezîne âmenû: Gadap, Allah'ın ve âmenû olanların, Allah'a ulaşmayı dileyenlerin indinde büyük oldu.   
indellezîne âmenû, kezâlike yatbaullâhu alâ kulli kalbi mutekebbirin cebbâr: Allah'ın ve âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) indinde büyük oldu.
makten indallâhi ve indellezîne âmenû: Ve sonrası, Allah bütün zorba mütekebbirlerin kalbinin üzerini işte böyle tabeder (açılmamak üzere mühürler)." diyor.

Ve bu insanlar kuvvetin sahipleri ise, kibirlenirler ve hep büyüklük taslarlar, bilgiçlik taslarlar. Ellerinde yetki varsa zorbalıkta ederler. İşte Allahû Tealâ “Böyle zorbaların kalbini mühürleriz.” diyor, “Tabederiz.” diyor. Kalbin tabedilmesi; bir daha açılmamak üzere mühürlenmesi manasına geliyor. Ve Mu'min-56:

23/MU'MİNÛN-56: Nusâriu lehum fîl hayrât(hayrâti) bel lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Onlara hayırları çabuklaştırdığımızı (mı sanıyorlar)? Hayır, onlar farkında değillerdir.


“innellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi: Allah'ın âyetleri üzerinde onlar ki muhakkak mücâdele ederler. 
bi gayri sultânin etâhum: Kendilerine bir sultan verilmediği halde.
in fî sudûrihim: Onların kalplerinin içinde, göğüslerinin içinde, sinelerinin içinde, sinelerinde.
illâ kibrun mâ hum bi bâligîhi: Onların kalplerinde manasına ulaşamayacakları, ilimsizlik sebebi ile ulaşamayacakları, manaya ulaşamayacakları, Allah'a  ulaşamayacakları bir kibir vardır. Çünkü kibirleri sebebi ile Allah'a ulaşmayı dilemezler.

Bakara-46'da da Allahû Tealâ bunu söylüyor. A'râf Suresinin 146. âyeti kerimesinde Allahû Tealâ: “O insanları âyetlerimden çevireceğim ki, onlar yeryüzünde haksız yere kibirlenirler. Allah'ın bütün  âyetlerini görseler inanmazlar. İrşad yolunu gördükleri zaman onu yol olarak kabul etmezler, Gayy yolunu gördükleri zaman onu yol olarak kabul ederler. Bunun sebebi onların Allah'ın  âyetlerini inkar etmeleri ve Allah'ın  âyetlerinden gafil olmalarıdır.” diyor Allahû Tealâ. O zaman onların hiçbir şekilde Allah'a ulaşmayı    dilemeleri de mümkün değil, Allah'a ulaşmayı dilemedikleri içinde, Allah'a ulaşmaları da mümkün değil. Asla Allah'a ulaşamazlar. Diyor ki Allahû Tealâ:

“festeiz billâhi: artık öyleyse sen Allah'a sığın.
innehu huves semîul basîr: Muhakkak ki O. işitir ve bilir.

Allah hakkında mücâdele edenlerin hevalarına tabi olanlar olduğunu söyleyebilir miyiz? Ve Mu'min-35 ile  Mu'min-56 arasında bir ilişki var mı?
   
İkisi de çok açık bir şekilde Allah'ın âyetlerinle mücâdele edenleri söylüyor ve “Kendilerine verilen bir sultan olmaksızın, bir mürşide tabi olmadan ve bir kitap hakkında (Kur'ân-ı Kerim hakkında) hiçbir fikre sahip olmadan. Onların göğüslerine sadece kibir vardır. Bu kibir sebebiyle Allah'a ulaşamazlar.” diyor ve "Allah onların kalplerini mühürler." diyor. Allah'ın gadabı onların kalplerini mühürlüyor. İkisi arasında yakın bir ilişkiden bahsetmek mümkün.

Benzer konular