Alevilik, Şiilik ve diğer mezhepler hakkında bilgi verir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dîn » Alevilik, Şiilik ve diğer mezhepler hakkında bilgi verir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Alevilik, Şiilik ve diğer mezhepler hakkında bilgi verir misiniz?

Alevilik, Şiilik ve diğer mezhepler hakkında bilgi verir misiniz? Mezhep ayırımının temeli var mı? Nereden çıkmış?

Çok güzel bir soru. Dînde mezhep ayırımı yoktur sevgili kardeşlerim! Bundan 14 asır evvel Hz Muhammed Mustafa (S.A.V) Peygamber Efendimiz, bir devri oluşturdu. Ve onunla birlikteki bütün sahâbesi, ister ensar olsun (yani Medine’deki yardımcılar), ister muhacirîn (Mekke’den Medine’ye göç edenler) hepsi Kur’ân'ı yaşadılar, sadece Kur’ân'ı. Ve Kur’ân'da Alevilik, Şiilik diye veya ayrı ayrı mezhepler diye, evvelâ Sünnilik, Şiilik diye ikiye ayrılıyor şu anda mezhepler, ana iki ayrım. Ondan sonra Sünniler kendi aralarında; Hanefî, Hanbelî, Malikî ve Şafii diye dört mezhebe ayrılmış durumdalar.

Sevgili kardeşlerim! Kur’ân'da mezhepler yoktur. Kur’ân'da Allahû Tealâ insanları mezheplere ayırmıyor. Mezhepler en az iki asır sonra Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den adım adım ortaya çıkmaya başlamış. Gruplar oluşmuş ve o gruplar tartışmalar yapmışlar, ehli sünnet vel cemaat âlimleri. Çoğu zaman birinin ak dediğine diğeri kara diyor ve yazılarla birbirlerine karşı çıkmışlar. Ve böylece her grubun etrafında toplananlar o mezhepleri oluşturmuşlar ve bugün İslâm kendi içinde ayrılmış durumda, en azından Şia ve diğerleri, mezhepler. Ve Allahû Tealâ bunu hiç istemiyor.

Sevgili kardeşlerim! Şurası biline ki; 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında nasıl mezhepler yoksa yakın gelecekte de gene olmayacak. Mezhep sahipleri ile yapılacak olan toplantılar Kur’ân ahkâmının hâkim olduğu bir yeni devir getirecek. İslâm’ın arasındaki bütün anlaşmazlıklar yok olacak. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbesi ne yapmışsa sadece o yapılacak. İlâve edilen herşey çıkarılacak, yok edilen şeyler de dîne iade edilecek.

14 asır evvel 1. asr-ı saadet yaşandı. Osmanlıların yükselme devrinde 2. asr-ı saadet yaşandı. Şimdi de bugün hidayet çağında 3. asr-ı saadet yaşanacak ve İslâm dînindeki bütün hurafeler mutlaka kaldırılacaktır. ‘Hurafeler nedir?’ diye soruyorsanız; Kur’ân’ın standartları dışındaki hususlar.

Sevgili kardeşlerim! Öyleyse mezheplerin mutlaka kaldırılması gerektiğini zaten birçok âlim kabul etmiş durumda. Biz başka başka dînlerin sahipleri değiliz. Biz İslâm'ız. Öyleyse İslâm’ın kâidesi Kur’ân’dır. Kur’ân aynı zamanda furkandır. Dîne aykırı olan her hususu Kur’ân belirtir. Öyleyse Allahû Tealâ diyor ki; “Dînde fırkalara ayrılmayınız.” diyor. Dînde “ikrâ” zorlama yoktur. Ayrıca Allahû Tealâ “Fırkalara ayrılmayınız.” diyor. Bu hüküm açık bir Kur’ân hükmü olduğu cihetle Allahû Tealâ’nın dizaynı kesin. Tek bir fırka! İşte onun için Kur’ân-ı Kerim, Hz. İbrâhîm’in hanif dîninden bahseder. Hanif dîni Hz. İbrâhîm’in lisanıyla İslâm dînidir. Allah’a teslim olma dînidir. 3 esas ihtiva eder.

1. Vahdet; Allah’ın tekliği.
2. Tevhid; Allah’a ulaşmayı dileyenlerin, ruhlarını hayattayken Allah’a ulaştırmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir fırka.
3. Teslim; Sırasıyla ruhun, fizik vücudun yani vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi.

İslâm bunlardan ibarettir. Allah razı olsun.

Öyleyse dîndeki Alevilik, Şiilik, Sünnilik ve Alevilik, Sünnilik ve Şiilik diye bir ayırımlar yoktur. Ve Hanefi, Hanbelî, Malikî diye mezhepler de Kur’ân’la temel karşılaştırma yapıldığı zaman farklılıklar arzettiği kesinlikle ortaya çıkıyor. O zaman Kur’ân’a göre farklılıklar devre dışı kalacaktır. İslâm'da birlik ve beraberlik oluşacaktır. İslâm bütün dünyaya sûlh ve sükûna ulaştıracak olan gerçek hüviyetine kavuşacaktır. Evvelâ İslâm şu anda hiç kimseyi kurtarabilecek olan bir tatbikatı içermiyor. İslâm’ın 5 şartı hiç kimseyi Allah’ın cennetine ulaştıramaz. Tekrar ediyorum! İslâm’ın 5 şartı:

1- Namaz kılmak.
2- Oruç tutmak.
3- Zekât vermek.
4- Hacca gitmek.
5- Kelime-i şahadet getirmek hiç kimseyi Allah’ın cennetine ulaştıramaz.

Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemezse baştan söyledik, dilemeyen kişinin gideceği yer cehennemdir. Bu söz üzerine bir defa daha söyleyelim âyet-i kerimeleri. Yûnus Suresinin 7 ve 8. âyetleri;

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn. Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn: Onlar Bize ulaşmayı kesin şekilde dilemezler. Bize mülâki olmayı, ruhlarını Bize ulaştırmayı muhakkak surette, kesin şekilde dilemezler. Onlar dünya hayatından razıdırlar, dünya hayatıyla mutmain olurlar. Onlar Allah’ın âyetlerinden gâfildirler. Onların gidecekleri yer kazandıkları dereceler itibariyle, iktisab ettikleri dereceler itibariyle ateştir.” diyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Dilemeyen kişinin gideceği yer cehennemdir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Dînimizde İslâm’ın 5 şartı kalmış sadece. Bu şartın 5’inde de Allah’a ulaşmayı dilemek diye bir şey yok. Ve hiç kimse Allah’a ulaşmayı dilemeden cehennemden kurtulamaz. Öyleyse eksik bir İslâmî yapı içinde İslâm âlemi mahvolmuş durumdadır.

O, Osmanlı’yı Osmanlı yapan, Kur’ân-ı Kerim’in bütünü olan tasavvuftur. Ve o sebeple dünya hâkimiyetini tam bir adalet kalesi halinde Osmanlı kurmuştur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde İslâm yaşanmıştır, Kur’ân İslâm’ı. Doğrusu da Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve onun sahâbesinin yaşadığı İslâm’dır. Allah razı olsun.

“Mezhep ayırımının temeli var mı?” diyor kardeşimiz. Temeli yok. Nereden çıkmış? İnsanların hurafelerinden çıkmış.

Benzer konular