Enfâl Suresinin 4. âyet-i kerimesinde geçen hak mü’minlik kavramının, Nebe-38 ve 39’da geçen Hakk günü kavramıyla bir ilişkisi var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Enfâl Suresinin 4. âyet-i kerimesinde geçen hak mü’minlik kavramının, Nebe-38 ve 39’da geçen Hakk günü kavramıyla bir ilişkisi var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Enfâl Suresinin 4. âyet-i kerimesinde geçen hak mü’minlik kavramının, Nebe-38 ve 39’da geçen Hakk günü kavramıyla bir ilişkisi var mıdır?

Enfâl Suresi 4. âyet-i kerime:

8/ENFÂL-4: Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum deracâtun inde rabbihim ve magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).
İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onların Rab’lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.


ulâike humul mu’minûne hakkâ: İşte onlar hak mü’minlerdir.
lehum derecâtun inde rabbihim: Onların Rablerinin yanında dereceleri vardır.
ve magfiretun: Ve mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır.
ve rızkun kerîm: Ve onlara kerim bir rızık vardır.
(Ve onlara kerim bir rızık var; hak mü’minler.)

Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o, hak mü’mindir. Allah’a ulaşmayı dilemeyip de Allah’a inananlar da mü’mindir ama hak mü’min değildir. Hak mü’min olabilmesi için mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzım.

Şimdi Nebe-38 ve 39’a bakıyoruz:

78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân’ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.


“Melekler (arşı tutan melekler) saf saf olarak ve ruh (devrin imamının ruhu) oradadırlar. Kendisine Rahmân’ın izin verdiğinden başka kimse konuşmaz. Rahmân’ın izin verdikleri onlardır; arşı tutan melekler ve devrin imamının ruhu ve sevap söyler yani günahların sevaba çevrilmesi konusunda Allahû Tealâ’dan talepte bulunurlar.”

Nebe-39:

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.


“İşte o gün Hakk günüdür. Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran yolu yol ittihaz eder. Allah’a ulaşan kişiye Allah meab (sığınak) olur.

Sualde, “Hak mü’minlik kavramının, Nebe-38 ve 39’da geçen Hakk günü kavramıyla bir ilişkisi var mıdır?” diyor.

Hak mü’minlik kavramı, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz noktada tahakkuk eder. Ama burada da hak mü’min olmanın 2. safhası vardır; mürşide tâbiiyet ve mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi). Fakat kişi daha evvel hak mü’min olmuştur. Mağfiret hemen arkasından, kişinin mürşidine tâbi olduğu zaman gelecektir. Burada Nebe-38 ve Nebe-39’u aldığımız zaman mürşide tâbî olunduğu gün de yeni bir hak mü’minliğin oluşması söz konusu. O da doğrudur. Enfâl Suresinin 4. âyet-i kerimesiyle Nebe-38 ve 39’u beraber aldığınız zaman hak mü’minliğin 2. mertebesi olan mürşide tâbiiyet anındaki durum da ifade edilmiş oluyor. O zaman onlara Allahû Tealâ dereceler veriyor; günahlarını sevaba çeviriyor, dereceler veriyor; 1’e 10 verirken 1’e 100 vermeye başlıyor, 700’e kadar çıkartıyor. Kerim bir rızık, nefsin kalbine gelen rahmet, fazl ve salâvât nurlarından fazıllar. Nefsin kalbine önce rahmet, arkasından da fazıllar yerleşmeye başlıyor. Bu da Allahû Tealâ’nın kerim rızkıdır. Nebe-38 ve 39’daki tövbe olayında da bu olayın 2. faslı, şimdi saydığım olaylar dizisi var ve ruhun vücuttan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkması da o kerim rızkın alındığı noktada tahakkuk ediyor.

Benzer konular