Enfâl-12 ile Yûnus-62, 63, 64 arasında bir ilişki söz konusu mudur? Bu âyetler ışığında 'Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir.' diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Enfâl-12 ile Yûnus-62, 63, 64 arasında bir ilişki söz konusu mudur? Bu âyetler ışığında 'Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir.' diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Enfâl-12 ile Yûnus-62, 63, 64 arasında bir ilişki söz konusu mudur? Bu âyetler ışığında 'Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir.' diyebilir miyiz?

Yûnus-62, 63, 64:

10/YÛNUS-62: E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?

10/YÛNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.

10/YÛNUS-64: Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhırati, lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).
Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah’ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.


“O Allah'ın evliyası var ya, onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar, öyle değil mi?” diyor Allahû Tealâ. Sonra da diyor ki: “Onlar, âmenûdurlar, Allah'a ulaşmayı dilemişler ve takva sahibi olmuşlardır. Onlar için dünyada da ahirette de müjdeler vardır. Allah'ın kelimelerinde değişiklik olmaz.”

Yani dîn, kıyâmete kadar aynı hüviyette devam edecektir, hanif dîni olarak devam edecektir. İnsanlar da hanif fıtratı üzerine yaratılmakta devam edeceklerdir. Dîn hanif dîni olacaktır kıyâmete kadar. İnsanlar da sadece bu dîni yaşayacak olan, hanif dînini yaşayacak olan hanif fıtratıyla yaratılmaya devam edilecektir. “zâlike huvel fevzul azîm: İşte bu fevzül azimdir.” diyor Allahû Tealâ.

Burada Allahû Tealâ konuyu iradenin teslimine kadar götürmüş. İradenin teslimi safhasında ancak fevzül azîm gerçekleşebilir. Yani Yûnus-64, ruhun, vechin, nefsin ve iradenin teslimini tamamen muhtevî olarak ele almış. Ama konunun bütünü, ‘zâlike huvel fevzul azîm’den evvelki kademeye baktığımız zaman; Allah'a ulaşmayı dileyenler, evliya olanlar için korku olmadığını, onların mahzun da olmadığını, onların âmenû olduklarını ve takva sahibi olduklarını söylüyor. Yani Yûnus-62 ve 63 Allah'a ulaşmayı dileme safhasını ifade ediyor. Yûnus-64’te; mutluluğun dünya hayatında ve ahirette olduğunu söylemesi dünya hayatındaki mutluluk, biliyorsunuz, ruhunuz Allah'a ulaştığı zaman yarı yarıyadır. Ama alttaki “fevzül azîm” kelimesi mutluluğun yarımdan itibaren de devam ederek sonuca kadar gideceği konusunda bir işarete sahip. Bu konuların hepsi Yûnus-62, 63, 64’te ifade ediliyor.

Şimdi Enfâl-12’ye tekrar bakıyoruz:

8/ENFÂL-12: İz yûhî rabbuke ilâl melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, se ulkî fî kulûbillezîne keferûr ru'be fadribû fevkal a'nâkı vadribû minhum kulle benân(benânin).
Senin Rabbin meleklere vahyetmişti: “Muhakkak ki; Ben, sizinle beraberim. Artık âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) sebat verin (destek olun). Kâfirlerin kalplerine korku vereceğim. Artık boyunlarının üzerine vurun. Ve onların bütün parmaklarına vurun.”


“Senin Rabbin meleklere vahyetmişti: “Muhakkak ki; Ben, sizinle beraberim. Artık âmenû olanlara sebat verin (destek olun). Kâfirlerin kalplerine korku vereceğim. Artık boyunlarının üzerine vurun. Ve onların bütün parmaklarına vurun.”

Enfâl-12’de Allahû Tealâ gene meleklere vahyediyor. Bu melekler de Allah'a ulaşmayı dileyenlerin günahlarının örtülmesini istiyor. Elbette melekler bunu söylüyorlarsa Allahû Tealâ o meleklere vahyettiği için söylüyorlar. O melekleri,  arşı tutan melekleri arşı tutmaları için ve bu talepte bulunmaları için yaratmış Allahû Tealâ. Sadece bu iki hüviyeti gerçekleştirebilirler.
 
Bu âyetler ışığında ‘Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir’ diyebilir miyiz?

8/ENFÂL-12: İz yûhî rabbuke ilâl melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, se ulkî fî kulûbillezîne keferûr ru'be fadribû fevkal a'nâkı vadribû minhum kulle benân(benânin).
Senin Rabbin meleklere vahyetmişti: “Muhakkak ki; Ben, sizinle beraberim. Artık âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) sebat verin (destek olun). Kâfirlerin kalplerine korku vereceğim. Artık boyunlarının üzerine vurun. Ve onların bütün parmaklarına vurun.”


Allahû Tealâ burada Enfâl-12’de kâfirlerden bahsettiğine göre, Allahû Tealâ’nın bu harpte melekleriyle de İslâm’a yardım edeceğine dair bir işaret taşıyor Enfâl-12.  Ve gerçekten Allahû Tealâ melekleriyle her savaşta Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e yardım etmişti.

Şimdi bu âyetlerin ışığında ‘Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir.’ diyebilir miyiz? Kâfirler, Allah'a ulaşmayı dileyenlerle savaş halinde olduklarına göre Allah'a ulaşmayı dilemedikleri kesin. O zaman dolaylı bir şekilde bu ifadeyi kullanabiliriz. Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedirler. Zaten başka âyet-i kerimeler de bunu söylüyor.

Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes kâfirdir. İşte Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Kıyâmet günü şeytan insanlara olan hedefini gerçekleştirdi. Mü'minleri oluşturan bir tek fırka hariç bütün fırkalar şeytana kul oldular.”

Şeytana kul olanlar kâfirler, bir tek fırka mü'min. Kimdir o tek fırka? Allah'a ulaşmayı dileyenler. Öyleyse bu âyetlerin ışığında da “Allah'a ulaşmayı dilemeyenler küfürdedir, dileyenler mü'mindir.” diyoruz, diyebiliriz.

Benzer konular