Enbiyâ-27:
21/ENBİYÂ-27: Lâ yesbikûnehu bil kavli ve hum bi emrihî ya’melûn(ya’melûne).
Onlar, söz ile O’nun (Allah’ın önüne) geçmezler. Ve onlar, O’nun (Allah’ın) emriyle amel ederler.
“Onlar söz ile O’nun (Allah’ın) önüne geçmezler. Ve onlar, O’nun emriyle amel ederler.”
Kim bunlar? Arşı tutan melekler.
21/ENBİYÂ-28: Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûn(muşfikûne).
Onların önünde ve arkasında olan şeyleri (muhafız melekleri) bilir. Ve onlar, (Allah’ın) rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler. Ve onlar, O’nun (Allah’ın) haşyetinden korkanlardır.
ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum: Onların önünde ve arkasında olanları bilirler.
ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ: Ve Allah’ın rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler.
ve hum min haşyetihî muşfikûne: Ve onlar, O’nun (Allah’ın) haşyetinden korkanlardır.
Buradaki şefaat; Allahû Tealâ burada arşı tutan meleklerden bahsediyor. Allah’ın emriyle amel ettiklerini, Allah’ın önüne geçmediklerini söylüyor. Mu’min Suresinin 7. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ arşı tutan meleklerin ve onların etrafındaki kişinin (devrin imamının) beraberce Allahû Tealâ’dan şefaat talebinde bulunduklarını söylüyor.
40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi).
Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve Senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”
“Onlar Allah’ı tesbih ederler ve de derler ki: “Yarabbi! Kim tâbî olursa ve mü’min olursa Sen onlara şefaat et, onların günahlarını sevaba çevir.”
Burada gene arşı tutan meleklerin devrin imamına şefaat yetkisi verilmesi konusundaki Allah’ın taleplerinden bahsediyor. Yani onların dileklerini ifade ediyor. Bu dilek, o devrin imamına Allahû Tealâ’nın şefaat yetkisini vermesiyle noktalanır ve aslında burada onların önlerindekini ve arkalarındakileri belirten başka bir mânâ da çıkartılabilir. Devrin imamının önünde ve arkasında onu koruyucu melekler var. Onlar da Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le birlikte Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında gene onun önünde ve arkasında yer almışlardı ve Allah’tan ona şefaat yetkisinin verilmesi konusunda talepleri olmuştu. Her devirde devrin imamının önünde ve arkasında, önünden arkasına kadar uzayan bir sıra melek, onun koruyucusu statüsündedir ve onların da Allahû Tealâ’dan talepleri her zaman olur. Bu, meleklerin insanlara şefaatini ifade etmiyor. Allah’ın rızasına, Allah’ın tasarruf rızasına ermiş olandan başkasının şefaat sahibi olmasını istemezler mânâsı var burada. Bu Allah’ın rızasına ermiş olanlar, zaten onlarla beraber. Devrin imamı, Allah’ın rızasına ermiş olan. Onun şefaat yetkisini kullanması konusunda arşı tutan melekler de onunla beraber dua ederler. Yani Mu’min Suresinin 7. âyet-i kerimesi açıkça şunu söylüyor:
“Arşı tutan melekler ve onların etrafındaki kişi derler ki: Yarabbi! Kim Sana ulaşmayı dilerse ve mü’min olursa bu sebeple; âmenû olursa ve gelip mürşidine tâbî olursa Sen onun günahlarını sevaba çevir.”
Bu bir taleptir. Arşı tutan melekler de talep ediyor, devrin imamı da talep ediyor. İşte buradaki arşı tutan meleklerin talebiyle devrin imamının talebi aynı talep. Allahû Tealâ, devrin imamının talebini yerine getiriyor ama onu yerine getirdiği zaman arşı tutan meleklerin de talebi yerine gelmiş oluyor. Çünkü onlar da aynı kişi için talepte bulunuyorlar. Talebi yerine getirecek olan Peygamber Efendimiz (S.A.V), peygamberler, devrin imamları ve arşı tutan melekler değil. Talebi yerine getirecek olan Allah. Onlar sadece talepte bulunanlar. Öyleyse hem devrin imamı şefaat talebinde bulunuyor Mu’min-7’ye göre hem de arşı tutan meleklerin hepsi. Buradaki şefaat talebinin sahiplerinden açık bir şekilde bahsediyor Allahû Tealâ.