Şefaati anlatır mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Şefaat » Şefaati anlatır mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Şefaati anlatır mısınız?

Çok kıymetli hidayet güneşimiz, Efendimiz! Kuşadası’ndan tüm kardeşlerim adına ellerinizden hürmetle ve hasretle öpüyorum. (Biz de muhabbetle gözlerinizden öpüyoruz.)

“Uygun görürseniz şefaati anlatır mısınız? Çünkü sevgili büyüklerimizin mevlidlerde, dualarda hep söyledikleri:
“Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaatine nail eyle.” deniyor. Onlara neler söyleyebiliriz? Sizi çok ama çok seviyoruz sevgili Efendimiz!

Allah razı olsun.”

Sevgili kardeşlerim! Halk arasında çok yanlış bir kanaat var. Zannediyorlar ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) kıyâmet günü orada şefaat edecek. Hayır, böyle bir şey yok. Kıyâmet günü şefaat müessesesi çalışmaz. Kimseden kimseye bir fayda olmayacağı, hiçbir zaman şefaatin mümkün olmadığını söylüyor Allahû Tealâ.

Nisâ Suresinin 64. âyet-i kerimesinde şefaatin ne olduğunu anlatıyor Allahû Tealâ:

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.


“Habibim! O nefslerine zulmedenler Sana gelselerdi ve Sen’de tövbe ve istiğfarda bulunsalardı, el öpüp Sana tâbî olsalardı (elini öpselerdi, tövbe etselerdi), onların talebi üzerine onların günahlarını affederdik. Senin talebin üzerine bir defa daha onların günahlarını affederdik. Onlara mağfiret ederdik.” diyor Allahû Tealâ.

İşte bu olayda açık bir şekilde onların talebi üzerine Allahû Tealâ’nın onları 1. defa affetmesi söz konusu (günahlarını affetmesi söz konusu). Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine 2. defa affetmesi söz konusu. İşte bu 2. defa afla beraber günahları affedildikten sonra sevaba çevriliyor. Bunun adı mağfiret. Günahların sevaba çevrilmesi demektir mağfiret.

Şimdi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le sahâbe arasındaki, sahâbeyle Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasındaki, sahâbeyle Allah arasındaki ilişkiye bakalım. Bu günahların sevaba çevrilmesi olayında sahâbenin Allah ile olan ilişkisinin adı mağfirettir. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine Allah’ın onların günahlarını affettikten sonra bir defa daha affetmesi, onun adı şefaattir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le sahâbe arasındaki ilişki, onun adı şefaattir.  Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine Allahû Tealâ onların günahlarını affetmişken 2. defa affediyor. İşte o, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaatiyle gerçekleşiyor.

Peki, şefaat hâlâ devam ediyor mu? Evet, ediyor. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaati olarak değil. Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


“Kim mürşidine tâbî olup da îmânı artan mü’min olursa ve nefs tezkiyesine başlarsa Allah onların günahlarını sevaba çevirir.”

Hâlâ bütün insanların günahlarının sevaba çevrilmesi işlemi devam ediyor. Allah’a ulaşmayı dilediniz ve mürşidinize ulaştınız. Ulaştığınız zaman günahlarınız daha Allah’a ulaşmayı dilediğiniz gün örtülüyor Enfâl Suresi’nin 29. âyet-i kerimesine göre:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


Mürşidinize ulaştığınız zaman bir de sevaba çevriliyor. İşte bu ikincisi şefaattir. Ama bu ikincisi (günahların sevaba çevrilmesi olayı) Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaati değildir. Bu, devrin şefaatidir. Devrin imamının talebi üzerine gerçekleşir.

Şimdi sonuca ulaşıyoruz. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaati, O’nun devrindeki sahâbeye idi. Bugün şefaat müessesesi sadece Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin mürşidine ulaştığı takdirde gerçekleşen bir olaydır ve bu şefaat günahların sevaba çevrilmesi hüviyetinde olur. Evvelâ günahlar affedilir. Bu, günahların affıdır. Enfâl-29’a göre gerçekleşir. Sonra günahlar sevaba çevrilir. Nisâ-64’e göre gerçekleşir. Daha açık bir ifadeyle bütün zamanları ifade eden Furkân-70’e göre gerçekleşir günahların sevaba çevrilmesi olayı.

Allah razı olsun.

Benzer konular