Sebe 23 ve En’âm 2 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Sebe 23 ve En’âm 2 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sebe 23 ve En’âm 2 âyet-i kerimelerini açıklar mısınız?

Sebe 23:

34/SEBE-23: Ve lâ tenfeuş şefâatu indehû illâ li men ezine lehu, hattâ izâ fuzzia an kulûbihim kâlû mâzâ kâle rabbukum, kâlûl hakka, ve huvel aliyyul kebîr(kebîru).
Ve O’nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; Âli’dir (çok yüce), Kebir’dir (çok büyük).


"O’nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez."

Allahû Tealâ’nın huzurundaki bu şefaat, bir kişinin 12 tane ihsanla mürşidine ulaştığı yerde tövbe ettiği an gerçekleşen bir olaydır.

Onların kalplerinden korku giderilince: “Rabbiniz ne buyurdu?” dediler. (Onlar da) “Hakkı buyurdu.” dediler. Ve O, Âli’dir (çok yüce), Kebir’dir (çok büyük).

Buradaki âyetlerin muhtevasını görmek için daha onunla birlikte olan diğer âyetlere de bakmamız gerekecek.

6/EN'ÂM-2: Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ(ecelen), ve ecelun musemmen indehu summe entum temterûn(temterûne).
Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O’dur. Ve ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah’ın katındadır. Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.


Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O’dur. yani dünyada yaşamanız için. Ve ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah’ın katındadır "ecelun musemmen ındehu". Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.

En’âm-2’de Allah’ın katında ki bir hayat söz konusu. Burada Allahû Tealâ fizik vücudun dünya üzerindeki hayatını, sonrada bir ecel (zaman dilimi) tayin ettiğini ifade ediyor.

Sebe Suresi 22:

34/SEBE-22: Kulid’ûllezîne zeamtum min dûnillâhi, lâ yemlikûne miskâle zerratin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve mâ lehum fîhimâ min şirkin ve mâ lehu minhum min zahîrin.
Allah’tan başka zeam ettiklerinizi (değer verdiklerinizi, ilâh saydıklarınızı) çağırın! Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şeye (güce) malik değildirler. Onların, o ikisinde (göklerde ve yerde) bir ortaklığı yoktur. Ve O’nun (Allah’ın) onlardan bir yardımcısı yoktur.

23:

34/SEBE-23: Ve lâ tenfeuş şefâatu indehû illâ li men ezine lehu, hattâ izâ fuzzia an kulûbihim kâlû mâzâ kâle rabbukum, kâlûl hakka, ve huvel aliyyul kebîr(kebîru).
Ve O’nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; Âli’dir (çok yüce), Kebir’dir (çok büyük).


"O’nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez."

Bu şefaat yeryüzündeki tövbe merasimindeki şefaattir. Çünkü Allahû Tealâ’nın huzuru söz konusudur orada.
Arşı tutan melekler Allah’ın huzurundadır ve onunla beraber olanlar için Mu’min Suresinin 7. âyet-i kerimesinde şöyle söylerler:

40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi).
Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve Senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”


"Yarabbi Sen onları bağışla."

Allahû Tealâ’nın huzurunda söylenen ifade, Allahû Tealâ diyor ki:

"Onlar Allah'ı tesbih ederek, arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), kim tövbe ederde tâbî olursa, böylece mü'min olursa, Sen onları bağışla, onların günehlarını mağfiret et (günahlarını sevaba çevir).

Arşı tutan melekler ve devrin imamı. Bu da o istikamette bir ifade.

Sebe-24’e bakıyoruz:

34/SEBE-24: Kul men yerzukukum mines semâvâti vel ardı, kulillâhu ve innâ ev iyyâkum le alâ huden ev fî dalâlin mubîn(mubînin).
De ki: "Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran kim?" "Allah" de. Ve muhakkak ki biz veya siz, mutlaka ya hidayet üzerindeyiz veya apaçık dalâlet üzerinde.


Benzer konular