Ahiret hayatında şefaat var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Şefaat » Ahiret hayatında şefaat var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ahiret hayatında şefaat var mıdır?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.)

“Muhterem Efendimiz! Ahiret hayatında şefaat var mıdır?”

Birçok insan, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kıyâmet günü şefaat edeceğini söylüyor. Cehenneme girmekten insanları kurtaracağını söylüyor. Kur'ân-ı Kerim’de böyle bir şey yok sevgili kardeşlerim! Tam aksine: “O gün, kimsenin kimseye bir faydasının dokunamayacağı, hiç kimsenin kimseye şefaat edemeyeceği bir gündür.” diyor Kur'ân-ı Kerim’de.

2/BAKARA-48: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.


Allahû Tealâ kıyâmet günü için açık ve kesin olarak bunları söylüyor: “Hiç kimsenin, kimseden bir fidye, bir alacak kabul edemeyeceği, hiç kimsenin kimseye şefaat edemeyeceği bir gün.” diyor kıyâmet gününe.

2/BAKARA-123: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım olunmayacağı bir günden sakının.


Şefaat, kıyâmet günü kesinlikle mümkün değil. Peki, ne zaman vardı? Peygamber Efendimiz (S.A.V) hayatta iken vardı. İşte Nisâ Suresinin 64. âyeti kerimesi, Allahû Tealâ diyor ki: “Eğer o nefslerine zulmedenler, Sana gelselerdi ve günahları için tövbe etselerdi, Sen de onlar için (onların günahları için) Bize müracaat etseydin, onların affını dileseydin, Allah'ın her iki talebi de kabul ettiğini görecektin.” diyor.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.


Sahâbe, günahları için Allahû Tealâ’dan af diliyorlar. Allahû Tealâ o günahları affedeceğini söylüyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine, bir defa daha affedeceğini söylüyor ve bu gerçekleşmiştir.

Bugün de dünya üzerinde yaşayan insanlar, dünya üzerinde (2 defa affa) şefaate nail olabilirler. Çünkü kim, mürşidine ulaşıp tâbiiyetini gerçekleştirirse, tâbiiyetin gerçekleştiği gün, o kişinin günahları sevaba çevrilir. Allahû Tealâ Furkân Suresinin 69. ve 70. âyet-i kerimelerinde bu konuyu kesin şekilde ifade ediyor:

25/FURKÂN-69: Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


Diyor ki Furkân-69’da: “Onlar ki; cehennemliklerdir.” diyor. Bir grup insanın cehenneme gideceğini söylüyor. Sonra da 70. âyet-i kerimede diyor ki: “Ama tövbe eden (mürşidinin önünde bir tövbeyi gerçekleştiren) ve bu sebeple kalbine îmân yazıldığı cihetle mü'min olan (îmânı artan bir mü'min olan) ve amilüssalihat yapan (nefs tezkiyesine başlayan) kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir.” diyor.

İşte bu, şefaattir (mürşidin önünde, tövbe sırasında). 2 nevi tövbe olur. Birincisi ihsanla tâbî oluş. Kim, Allah'a ulaşmayı dilemişse, Allah ona zaten gerekli hususları vermiştir. O kişi Allah'a ulaşmayı dilediği an, ondan evvel Allah'ın cennetini zaten hak etmiştir ama bu kişi, 14. basamakta mürşidine ulaştığında (tâbî olduğunda) Allahû Tealâ onun günahlarını bir de sevaba çevirir (affı ve sevaba çevrilmesi). İşte o zaman ne olur kişi? Mürşidine tâbî olduğu zaman kalbine îmân yazılır ve başının üzerine devrin imamının ruhu gelir. Kendi ruhu, Allah'a ulaşmak üzere yola çıkar, anadergâha ulaşır. Oradan kafilelerin arasında adım adım yükselecektir.

Şimdi böyle bir olayda vukua gelen nedir? O kişi mürşidine tâbî olmuştur. Tâbî olduğu gün, başının üzerine devrin imamının ruhu geldiği gün kalbine îmân yazılmıştır ve onun günahları bir defa daha affedilmiştir. Onun günahları, o gün sevaba çevrilmiştir. O kişi, Allah'a mülâki olmayı dilediği gün, günahları zaten af olur, örtülür. Günahları bütünüyle örtülür.

Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesi göre: “Ey (Allah'a ulaşmayı henüz dilememiş olan) âmenû olanlar! Takva sahibi olun (Allah'a ulaşmayı dileyin) ki Allah sizin günahlarınızı örtsün.” diyor Allahû Tealâ.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


İşte Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin günahları örtülür. Bu kişi mürşidine ulaştığı zaman ne olur? Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesi gereğince: “Allah, onun günahlarını sevaba çevirir.” Böylece günahların örtülmesi ve sevaba çevrilmesi açık bir şekilde Kur'ân’da yer almaktadır.

Şefaat, Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında da bu dünyada gerçekleşmiştir. Sahâbeyle O’nun arasında da bu devirde de bütün tâbî olanlar için şefaat müessesesi vardır ve bu şefaat, Allah'a ulaşmayı dileyen ve bu sebeple ihsanla mürşidine tâbî olan herkesin, tâbiiyet gününde mutlaka gerçekleşir. Bir defa daha söyleyelim; kıyâmet günü, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaati diye bir şefaat mevcut olmayacaktır. Kur'ân-ı Kerim aynen böyle yazıyor.
 

Benzer konular