Şefaat konusunda hadîs kitaplarında yer alan ve dîn adamlarınca doğruluğu araştırılmadan kabul görmüş olan iki hadîsi arz etmek istiyorum. 1- Kıyâmet günü üç kişi şefaat edecektir. Bunlardan birincisi; nebîler, ikincisi; şehitler, üçüncüsü; âlimler.

Anasayfa » Ana Sayfa » Şefaat » Şefaat konusunda hadîs kitaplarında yer alan ve dîn adamlarınca doğruluğu araştırılmadan kabul görmüş olan iki hadîsi arz etmek istiyorum. 1- Kıyâmet günü üç kişi şefaat edecektir. Bunlardan birincisi; nebîler, ikincisi; şehitler, üçüncüsü; âlimler.
share on facebook  tweet  share on google  print  

Şefaat konusunda hadîs kitaplarında yer alan ve dîn adamlarınca doğruluğu araştırılmadan kabul görmüş olan iki hadîsi arz etmek istiyorum. 1- Kıyâmet günü üç kişi şefaat edecektir. Bunlardan birincisi; nebîler, ikincisi; şehitler, üçüncüsü; âlimler.

Allahû Tealâ da kıyâmet günü şefaat olmadığını, şefaatin dünya üzerinde gerçekleştiğini söylüyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in de bir hadîsi: “Benim şefaatim dünyadadır.” diyor. Orada ahirette, kıyâmet günü İndi İlâhi’de değil. Nisa Suresinin 64. âyet-i kerimesi açık ve kesin:

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.


“Eğer o nefslerine zulmetmiş olan sahâbe Sana gelselerdi (nefslerine zulmetmiş olanlar tövbe etmek üzere Sana gelselerdi), günahları sebebiyle tövbe etselerdi, Allah’tan mağfiret (günahlarının affını) dileselerdi, Sen de onlar için onların günahlarının affını dileseydin (Bizden mağfiret dileseydin), Allah’ın her iki talebi de kabul ettiğini görecektin.” diyor.

Yani sahâbenin dileği üzerine sahâbenin günahlarını affediyor, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in dileği üzerine onların günahlarını bir defa daha affediyor. Böylece Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesindeki günahların (seyyiatin) sevaplara (haseneta) çevrilmesi söz konusu oluyor.  

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


“Kim âmenû olursa (Allah’a ulaşmayı dilerse, tâbiiyetle Allah’ın yoluna girerse), mü’min olursa ve nefs tezkiyesine başlarsa, Allah onların günahlarını (seyyiatini) hasenata çevirir.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse oradaki olay açık ve kesin. Her iki âyet-i kerimede de şefaatin 12 tane ihsanla mürşidine ulaşan kişinin tâbiiyetinin sonunda gerçekleştiği kesinlik kazanıyor.
 
Allah razı olsun.
 
İkinci hadîs: “Her peygamberin bir duası vardır, onların duaları bu dünyada gerçekleşmiştir. Benim duam ise kıyâmet günü ümmetime şefaat olarak gerçekleşecektir.”

Bu da gerçek bir hadîs değil, bir mevzu hadîs. Dikkat edin sevgili kardeşlerim! Kur’ân’a uymuyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu sebeple Kendisi diyor: “Benim hadîslerim tartışılacaktır. Kur’ân’a bakın, Hiçbir hadîsimin Kur’ân’a aykırı olması mümkün değildir.” Ve Kur’ân’da Allahû Tealâ şefaatin sadece bu dünyada olacağını, kıyâmet günü şefaatin kimseye fayda vermeyeceğini açık ve kesin bir şekilde ifade ediyor. Bu tarzdaki yanlışların devreye gireceğini elbette Allahû Tealâ biliyordu.  

Benzer konular