Allah'a inanmakla îmân sahibi olduklarının zannı içinde olanlar, Allah'a inanıyorlar "Ve biz Allah'a inandığımıza göre biz îmânın sahibiyiz." Böylece işledikleri günahlara da bir kılıf bulup öldükten sonra kıyâmet günü Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz’in şefaat edeceğini ve doğru posta cennete gideceklerini söylüyorlar Bakara Suresi 48. ayet-i kerimesi ve Müdessir 47. 48. ayeti kerimelerine dayanarak böyle bir şeyin olamayacağını söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Şefaat » Allah'a inanmakla îmân sahibi olduklarının zannı içinde olanlar, Allah'a inanıyorlar "Ve biz Allah'a inandığımıza göre biz îmânın sahibiyiz." Böylece işledikleri günahlara da bir kılıf bulup öldükten sonra kıyâmet günü Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz’in şefaat edeceğini ve doğru posta cennete gideceklerini söylüyorlar Bakara Suresi 48. ayet-i kerimesi ve Müdessir 47. 48. ayeti kerimelerine dayanarak böyle bir şeyin olamayacağını söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah'a inanmakla îmân sahibi olduklarının zannı içinde olanlar, Allah'a inanıyorlar "Ve biz Allah'a inandığımıza göre biz îmânın sahibiyiz." Böylece işledikleri günahlara da bir kılıf bulup öldükten sonra kıyâmet günü Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz’in şefaat edeceğini ve doğru posta cennete gideceklerini söylüyorlar Bakara Suresi 48. ayet-i kerimesi ve Müdessir 47. 48. ayeti kerimelerine dayanarak böyle bir şeyin olamayacağını söyleyebilir miyiz?

Bakara-48:

2/BAKARA-48: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.


vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en: Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimseden kimseye hiçbirşey ödenmez.
ve lâ yukbelu minhâ şefâatun: Hiç kimseden şefaat kabul edilmez.
ve lâ yu’hazu minhâ adlun: Hiç kimseden fidye alınmaz.
ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne): Ve onlara yardım da edilmez. Böyle bir günden sakının.” diyor Allahû Tealâ.

Mudessir 47ve 48’de:

74/MUDDESSİR-47: Hattâ etânâl yakîn(yakinu).
Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).

74/MUDDESSİR-48: Fe mâ tenfeuhum şefâatuş şâfiîn(şâfiîne).
Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda sağlamaz.


“Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.”

Öyleyse şefaatin her ikisinde de birinde ölüm olayı tahakkuk etmiş. Ölümden sonra şefaat mümkün değil. Bu 2.si. Yani Müdessir-47 ve 48.

Birinde ise kıyâmet günü olan olaylar. Ne kıyâmet günü ne de ölümden sonra hiç kimseye şefaat edilmesi söz konusu değil. Şefaat hayattayken yapılan bir müessesedir.

Bu âyetlerle onlara bunu söyleyebilirsiniz. Ama bu arada bu konuyla alâkalı (şefaatle alâkalı) çok âyet var tabî Kur'ân-ı Kerim’de. Eğer bu konuda hangi âyetlerin söylenebileceği düşünülüyorsa beraberce bakalım âyetlere:
 
Bakara-48, Bakara-123, Bakara-254, Enbiya-27, Enbiya-28, En’am-51, Furkan-69, Furkan-70, Meryem-85, Meryem-86, Meryem-87, Mü'min-7, Müdessir-56, Necm-26, Secde-4, Şuara-100, Şuara-101, Şuara-102, Taha-109, Taha-110, Yunus-3, Zuhruf-86 ve Zümer-44.

Bunların hepsi şefaat âyet-i kerimeleri. Ve buradan kesin olarak çıkan sonuç şudur ki kıyâmet günü hiç kimseden kimseye bir yardım bir şefaat kabul edilmiyor. Şefaat müessesesi bu dünya üzerinde kişinin Allah'a ulaşmayı diledikten sonra mürşidine ulaşıp ta tâbî olduğu noktada gerçekleşiyor.

Benzer konular