Şefaat ne zamandır? Bizleri aydınlatır mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Şefaat ne zamandır? Bizleri aydınlatır mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Şefaat ne zamandır? Bizleri aydınlatır mısınız?

Burada yapılan sohbette; “Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hz. Muhammed Efendimiz’in bize bu dünyadayken şefaat yaptığını ve öbür dünyada yapmayacağı” söylendi. Ama ben öbür dünyada şefaatçi olacağını biliyorum. Bu konuda beni aydınlatır mısınız?

Zaten daha evvelki suallerde bunun cevabını verdik. Orada, kıyâmet günü Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in veya herhangibir peygamberin şefaat yapması, şefaat etmesi mümkün değil. Orada mizanlar kapanmıştır. Amel defterine ilâveler yapılamaz. Ve kaldı ki; Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şefaatinin bu dünyada mümkün, sadece bu dünyada olduğunu da söylüyor. Bu konuyu merak edenler Nisâ Suresinin 64. âyet-i kerimesine göz atsınlar.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.


74/MUDDESSİR-46: Ve kunnâ nukezzibu bi yevmid dîn(dîni).
Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.

74/MUDDESSİR-47: Hattâ etânâl yakîn(yakinu).
Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).

74/MUDDESSİR-48: Fe mâ tenfeuhum şefâatuş şâfiîn(şâfiîne).
Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda sağlamaz.

74/MUDDESSİR-49: Fe mâ lehum anit tezkirati mu’rıdîn(mu’rıdîne).
Buna rağmen, onlara ne oluyor da zikirden yüz çevirenler oldular?


2/BAKARA-48: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.


2/BAKARA-254: Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne).
Ey âmenû olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar zâlimlerdir.


Allah’a ulaşmayı dilediğim zaman tüm diğer ibadetleri Allah benim içime mi verecek?

Evet! O ibadetleri sevmeni sağlayacak Allahû Tealâ. İbadetleri büyük bir zevkle yapacaksın. Oruç tutacaksın her perşembe günü, açlık hissetmeyeceksin. Namaz kılacaksın. Namaz sana zevk verecek. Zikir yapacaksın. Zikirden zevk alacaksın. Hatta Allah’a ulaşıncaya kadar geçen zaman içinde neredeyse pencereleri açıp dışarıya bağırmak gelecek içinden “Mutluyum!” diye. Yaa! İşte böyle.

“Yoksa benim kendimi ibadete zorlamam mı gerekiyor?”

Başlangıç için, evet! Allahû Tealâ’nın yardımının gelmesi için senin ibadetlerine başlamış olman lâzım.
 
Allah razı olsun. Allah’a ulaşmayı dilemekle oluyor.

Benzer konular