Nasıl oluyor da Allah’ın söylediklerine bu kadar farklı meal verebiliyorlar?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Nasıl oluyor da Allah’ın söylediklerine bu kadar farklı meal verebiliyorlar?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nasıl oluyor da Allah’ın söylediklerine bu kadar farklı meal verebiliyorlar?

Mu’min Suresi 15. âyetin Abdullah Aydın’ın mealindeki tercümesi şöyle: “Arş sahibi ve varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine Hz. Muhammed (S.A.V)’e emriyle vahyi indirir.”

Kelime kelime baktığımızda mealdeki “varlık, kavuşma, vahiy ve indirmek” kelimeleri âyetin Arapçasında yok. Arapçasında geçen “dereceler, emrinden, talak yani ayrılma, âlâ yani üzerine ve ruh ve ikra” kelimeleri de Allah kullandığı halde tercümede yer almıyor. Parantez içine de Hz. Muhammed (S.A.V) yazınca bu âyet sanki bir tek Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e aitmiş gibi bir anlaşılmaya sebebiyet veriyorlar.

Muhterem Efendimiz! Siz bize açıklamasaydınız, biz asla bu âyetin gerçek anlamını öğrenemeyecektik. Kişinin üzerine Allah’ın emrinden gönderdiği ruha karşılık Secde-9’da içine üflediğini söylediği ruhun içinde bulunduğu, fizik vücuttan ayrıldığı günün yevmet telâk olduğunu şu anda dünya üzerinde sadece siz açıklıyorsunuz.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’i bize öğretti. Biz, Kur’ân-ı Kerim’i Allah’tan öğrendik. Hâlâ doğru dürüst Arapça bildiğimizi iddia etmemiz mümkün değil ama Kur’ân-ı biliriz. Çünkü Kur’ân’ı bize Allah öğretti. Arapça da hamdolsun birçok kelime öğretti. Ama bu Arapça tahsili yapanlar gibi biz kitabî açıdan onu bilmeyiz. Ama Kur’ân’ı bize Allah öğretti. O’nu şu anda dünyada en iyi bileniz. Bunu açıkça, rahatça söyleyebiliyorum. Allah bunu söyletiyor. Bu bir övünme değil, sevgili kardeşlerim.

Kardeşlerimiz bizi çok iyi tanırlar. Hayatımız boyunca hiç övünmeyi düşünmedik. Böyle bir şeye ihtiyacımız da yok. Çünkü biz Allah’ın dostuyuz. Bizim söylememiz gerekeni O, herkese söyler.

Şimdi “Kişinin üzerine Allah’ın emrinden gönderdiği ruha karşılık, Secde-9’da içine üflediğini söylediği, ruhun içinde bulunduğu, fizik vücuttan ayrıldığı günün yevmet telâk olduğunu şu anda dünya üzerinde bir tek siz açıklıyorsunuz.”  

“Allah emrinden ruh gönderir.” diyor mealde, “Emriyle vahiy indirir.” diyor.

Allahû Tealâ diyor ki:
 
40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

 
refîud derecâti: Dereceleri yükselten
zul arşı: Ve arşın sahibi olan Allah.
yulkır rûha: Ruh gönderir.
min emrihî: O’nun emrinden (Allah’ın emrinden).
alâ: Üzerine.
men yeşâu: Dilediği kişinin.
min ıbâdihî: Kullarından (O’nun kullarından).
yunzire: İzhar etmek için.
yevmet telâk: Allah’a ulaşma gününü müjdelemek için (ihtar etmek için, izhar etmek, ihtar etmek).

Öyleyse: “Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah kullarından dilediği kişinin üzerine Allah’ın katından ruh gönderir.” diyor Mu’min-15’de;

“Onun yevmet telâk’ının (Allah’a mülâki olma gününün) geldiğini haber vermek için.”

Kardeşimiz de en can alıcı yerinden yakalamış konuyu. Allahû Tealâ: “Emrinden ruh gönderir.” diyor. Hâlbuki kimin Kur’ân-ı Kerim’iydi? Abdullah Aydın’ın mealinde: “Allah emrinden ruh gönderir.” diyor, meali: “Emriyle vahiy indirir.” diyor.

Ne alâkası var, yani sevgili kardeşlerim? İşte ne yazık ki böyle oluyor. Kur’ân baştan aşağı mahvedilmiş. Biliyorsunuz; ülkemizde 22 tane Kur’ân-ı Kerim meali var. Şu anda bizimki ile beraber 23 oluyor. Bizimki, biliyorsunuz 19 ciltlik bir Kur’ân-ı Kerim olacak. 14. cildi de basıldı hamdolsun. Dağıtıma hazır. Demek ki, 5 tane kaldı. Tamamlanana kadar bu Kur’ân-ı Kerim 6.000 sayfadan fazla olacak. Ve Kur’ân-ı Kerim’in hem lafzını hem de ruhunu ifade edecek. 19 ciltlik bir hazine inşaallah gelecek senenin sonuna kadar -Allahû Tealâ mühlet verdi- gelecek senenin sonuna kadar yani 12 ay içinde bunu tamamlamak durumundayız. İnşaallah tamamlayıp hepinize sunacağız. Allah’a söz verdik. O bizi güçlü kılacak. Mutlaka tamamlayacağız. Sevgili kardeşlerim! Allah herşeye kaadirdir.

“Nasıl oluyor da Allah’ın söylediklerine bu kadar farklı meal verebiliyorlar?”

Verirler! Keyifleri öyle istiyor. Yaparlar mı? Yaparlar. Nitekim çıkmış kitap işte. Allahû Tealâ açıkça “yulkır rûha: Ruh ilka eder (gönderir, ulaştırır).” diyor. İlka etmek; ulaştırmak demek. ‘yulkır’ de Allah’ın bunu yaptığını söyleyen başlangıç harfi.

Secde-9:
 
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.


summe sevvâhu: Sonra Allah onu sevva etti (dizayn etti).
“ve nefeha fîhi min rûhihî”
ve nefeha: Onun (ona üfürdü.)
fîhi: Onun içine,
min rûhihî: Ruhundan.

“İnsanı sevvâ etti (dizayn etti). Sonra onun içine ruhundan üfürdü.”

ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre: Ve onun içine.
sem’a: İşitme.
vel ebsâre: Ve görme.
vel ef’ideh: Ve fuad yani idrak etme hassalarını koydu.
kalîlen mâ teşkurûn: Ne kadar az şükrediyorsunuz diyor Allahû Tealâ.

Benzer konular