Bakara-257’ye göre âmenû olmanın -inanmaktan öte- Allah’a ulaşmayı dilemeyi de muhtevasına aldığını nasıl açıklarız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Bakara-257’ye göre âmenû olmanın -inanmaktan öte- Allah’a ulaşmayı dilemeyi de muhtevasına aldığını nasıl açıklarız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara-257’ye göre âmenû olmanın -inanmaktan öte- Allah’a ulaşmayı dilemeyi de muhtevasına aldığını nasıl açıklarız?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! Sevgili Efendimiz! Aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berakâtuhu sevgili kardeşim. Allah’ın, bize dost olmasının Bakara-257’ye göre ancak âmenû olmakla gerçekleştiğini hamdederiz ki, sizden öğrendik. Ama insanlar âmenû olmayı, Allah’a inanmak olarak anlattıkları için ‘Tamam, biz de Allah dostuyuz.’ diye üzerilerine alınabilirler.

Bu âyetteki âmenû olmanın -inanmaktan öte- Allah’a ulaşmayı dilemeyi de muhtevasına aldığını nasıl açıklarız?
 
Allah razı olsun.

Hadi gelin, beraberce bakalım Bakara-257’ye:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr: Allah, âmenû olanların dostudur, onları zulmetten nura ulaştırır.” Âmenû olan kişi; Allah’a ulaşmayı dileyen kişidir. Burada âmenû olan kişi; Allah’a ulaşmayı dileyen bir mü’mindir. “Allah onların dostudur. Onları zulmetten nura çıkarır.” diyor.

vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu: O kâfirlere gelince, onlar da tagutun dostudurlar.
yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumâti: onlar da tagut tarafından nurdan tekrar zulmete götürülürler.

Şimdi âmenû olmak burada Allah’a inanmaktan... Allah’a inanan herkes Kur’ân-ı Kerim’de âmenû olarak geçer. Ama iki grup âmenû olan insan vardır, Kur’ân-ı Kerim’de:

1. Âmenû olan; kurtuluşa ulaşabilecek olan kişi.
2. Âmenû olan yani Allah’a inanan ama kurtuluşa ulaşması mümkün olmayan kişi.

İşte burada hem Allahû Tealâ âmenû olan kişiye ulaştığını, onu zulmetten nura çıkardığını söylüyor. Yani bu kişi:

1- Allah’a mülâki olmayı dilemiş.
2- Sonra dilediği için Allahû Tealâ onu mürşidine ulaştırmış.
3- Kişi mürşidine tâbî olmuş; 14. basamak. 7 tane ni’met almış, Allahû Tealâ’dan.
4- Sonra da ruhunu Allah’a ulaştırmış.

Ruhunun Allah’a ulaştırılabilmesi için bu kişinin nefsinin kalbi %50’den daha fazla nurlanmış. İlk %7 nurla ruh 1. gök katına çıkmış. 2., 3., 4., 5., 6. ve 7. defa %7 nur birikimiyle kişi Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye  ve Tezkiye kademelerini aşarak -herbiri bir gök katını temsil ediyor- 7. gök katını aşarak Allah’ın Zat’ına ulaşıyor. Allah’ın Zat’ında yok oluyor ruhu. Bu vuslattır. Ve kişiyi 3. kat cennete ulaştırmanın müjdesini verir. Ama konunun bundan sonrası hazin. Bu, Bakara-257’deki sahne: “Onlar ki; kâfirlerdir.” diyor Allahû Tealâ.

Ne olmuş? “Onlar tagutun dostudurlar ve tagut tarafından nurdan zulmete götürülürler.” İşte bir insan Allah’a ruhunu ulaştırdığı noktaya kadar Allah’ın koruması altındadır, ermiş evliya olduğu noktaya kadar. Kişi Allah’a mülâki olmayı (ruhunu Allah’a ulaştırmayı) dilerse; Allah’a ulaşmayı dileyen ve Allah’a inanan bir kişidir. Âmenûdur adı. Bu kişi Allah’a inanıyor ve Allah’a ulaşmayı da diliyor.

Başka birisi de Allah’a inanıyor, o da âmenûdur. Ama Allah’a ulaşmayı dilemiyor. Bu âmenû olan kişinin kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Gideceği yer cehennemdir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen hiç kimse Allah’ın cennetine giremez. Açık ve kesin olarak Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de bunu ifade ediyor. Şimdi, Allah’a ulaşmayı dileyen veya dilemeyen iki grup âmenû olana gelin beraberce bakalım. Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


Allahû Tealâ âmenû olan fakat Allah’a ulaşmayı dilemeyen birisinden bahsediyor: “Ey âmenû olan kişi! Allah’a ulaşmayı dile ve böylece takva sahibi ol. Takva sahibi ol ki; senin günahlarını örteyim. Sonra da günahlarını sevaba çevireyim.” diyor Allahû Tealâ. Günahların örtülmesi kişinin Allah’a ulaşmayı dilediği an gerçekleşen bir olgudur. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onun günahlarını örter. Ama gene âmenû olan bir kişi Allah’a inandığı için âmenûdur. Ama Allah’a ulaşmayı dilememişse onun günahları örtülmez. Ve o kişi takva sahibi de değildir.

Sadece takva sahipleri âmenû olanlardır. Ve Allah’a ulaşmayı dilemeden hiç kimse takva sahibi olamaz. İşte Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesi:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


“Allah’a ulaşmayı dile (Allah’a yönel) ve böylece Allah’a karşı takva sahibi ol.” diyor Allahû Tealâ. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyen, Allah’a yönelen insanlar için takva sahibi olmak geçerlidir. İşte Allahû Tealâ’nın ifadesi: “Allah’a ulaşmayı dile ve takva sahibi ol.” şeklinde. Kişi Allah’a ulaşmayı diliyor ve takva sahibi oluyor. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler takva sahibi olur. Ve bu ilk takvadır. Nereden biliyoruz ilk takva olduğunu? Devam ediyor âyet-i kerime, kesinleştiriyor bu konuyu. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “O müşriklerden olma ki; onlar, dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır.”

İşte kim Allah’a mülâki olmayı dilememişse onlar gizli şirkte olanlardır. Onlar fırkalara ayrılmış olanlardır. Allah’a ulaşmayı dileyenler bir tek fırkayı oluştururlar. Dilemeyenler geri kalan 72 fırkayı oluştururlar. Öyleyse 73 fırka söz konusu. Bunlardan 72 fırka; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Sadece bir tek fırka, 73. fırka; Allah’a ulaşmayı dileyenler kurtuluşa ulaşacak olan sadece odur. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes gizli şirkte, fırkalara ayrılmış durumda. “Onlar dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır.” diyor Allahû Tealâ Rûm-32’de:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


“Herbiri kendi elindeki ile ferahlanır. Onların hepsinin gideceği yer cehennemdir. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler takva sahibidir.” diyor.

Öyleyse burada açıkça Allahû Tealâ’nın dizaynı çok belli bir standartta ortaya çıkıyor. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler, onlar kurtuluşa ulaşacak olan âmenû olanlardır. Şimdi kişinin ruhu Allah’a ulaştığı zaman Allahû Tealâ koruyucu kalkanını devreden çıkarıyor. O zaman kişi şeytanın tasallutuna açık bir hale geliyor. Ve bu noktadan itibaren de tehlike başlıyor. Eğer kişi zikir seviyesini aynı hüviyette tutamazsa, zikrinde düşme başlarsa adım adım bu düşme devam ediyor. Ve bu düşme kişiyi bir negatif noktaya ulaştırıyor. Kişinin nefsinin kalbindeki afetler o kişiyi adım adım daha çoğalarak Allah’ın yolundan uzaklaştırıyor. Ve 3. kat cennetin sahibi olan bu kişi, ömür boyu devam ettirebilseydi aynı seviyeyi 3. kat cennete gidecekti ama devam ettirmediği için, zikirleri düştüğü için nefsinin kalbindeki nurlar giderek yok oluyor. İşte Bakara-257’nin ikinci bölümü buna ait:

“Onlar ki; onlar kâfirlerdir. Onlar da tagutun dostlarıdır. Ve onlar tagut tarafından nurdan zulmete götürülecek olanlardır.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse bu insanların nurdan zulmete götürülmesi işte sevgili kardeşlerim, problemimiz oradan başlıyor. Kim Allah kendisini, Allah’a ulaştırmışsa (o kişinin ruhunu Allah’a ulaştırmışsa) o kişi -en az 33.000 zikirde ulaşılan 41.000’e kadar değişir- bu zikir seviyesini devam ettirebilirse bu kişi, ömür boyu 3. kat cennetin sahibi olarak hayatını geçirir. Sonra da ölür. Mutlaka 3. kat cennete gider. Öyleyse Allahû Tealâ bunu garanti ediyor. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onu mutlaka Kendisine ulaştırıyor. Ve bu kişi 3. kat cenneti hak ediyor.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Bu seviyeye ulaştıktan sonra seviye korunabilirse problem kalmıyor. Öyleyse bu âyetteki muhtevanın Allah’a inanmaktan öte bir mânâ taşıdığını o kişinin nurunu Allahû Tealâ arttırdığı ve ruhunu Allah’a ulaştırdığı cihetle üst seviye bir dizaynı oluşturduğunu görüyoruz. Yani Bakara-257’de birinci bölümü ifade eden âmenû olanlar; Allah’a ruhlarını ulaştırmış olanlar. Çünkü kalpleri zulmetten nura ulaşmış. Eğer bu kişi âmenû olsaydı ama Allah’a ulaşmayı dilemeseydi onun kalbinin zulmetten nura ulaşması hiçbir şekilde mümkün olmayacaktı.

Benzer konular