Enfâl Suresinin 25. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın buyurduğu fitnenin, Duhân Suresinin 9, 10, 11, 12, 13 ve müteakip 14. âyetleriyle ilişkisi var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fitne ve Fesad » Enfâl Suresinin 25. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın buyurduğu fitnenin, Duhân Suresinin 9, 10, 11, 12, 13 ve müteakip 14. âyetleriyle ilişkisi var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Enfâl Suresinin 25. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın buyurduğu fitnenin, Duhân Suresinin 9, 10, 11, 12, 13 ve müteakip 14. âyetleriyle ilişkisi var mıdır?

Enfâl Suresinin 25. âyet-i kerimesi:

8/ENFÂL-25: Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah (hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).
Ve sizden (içinizden), sadece zalim kimselere isabet etmeyen, onlara has (özel) olmayan (diğerlerine de isabet eden) fitneden sakının (takva sahibi olun). Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu biliniz.


Diyor ki Allahû Tealâ: “Ve sizden (sizin içinizden) sadece zalim kimselere isabet etmeyen, onlara has olmayan yani diğerlerine de isabet eden fitneden sakının. Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu bilin. Ya da biliniz ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir.”

Yani sadece zalim kimselere isabet etmeyen bir fitne. “Onlara has olmayan, diğerlerine de isabet eden fitneden sakının.” Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin hepsi fitnenin içindedirler. Bu fitne, bütün dünyayı kaplayan bir dumandır.

Duhân Suresinin 9. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-9: Bel hum fî şekkin yel’abûn(yel’abûne).
Hayır, onlar şüphe içinde oynuyorlar (oyalanıyorlar).


“Hayır, onlar şüphe içindedirler. Oynayıp oyalanıyorlar.”

İşte şüphe içindeki insanlardan bahsediyor Allahû Tealâ.

Duhân Suresinin 10. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.


“Göklerin açık bir dumanla (apaçık bir dumanla) kaplanacağı günü gözetle.”
 
Duhân Suresinin 11. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.


“Öyle bir duman ki bütün insanları saracak olan elîm bir azaptır (fitne).”

Bütün insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırmış. İblisin bir tuzağı. Bütün dünyayı saran bir duman. Allah’a ulaşmayı dilemekten men ettiği anda şeytan partiyi kazanmıştır. Her şey bunun üzerine bina edilmiş. Allah’a ulaşmayı dilemek! Dileyen insanlar mutlaka kurtuluşa ulaşıyorlar. Dilemeyenlerin ise kurtuluşa ulaşmaları mümkün değil.

“Bütün insanları saracak elim bir azaptır.”

yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun): bu insanları saracaktır.

Tabiatıyla, “İnsanların çok büyük bir kısmını.” demek istiyor Allahû Tealâ.    

“Onlar diyecekler ki.” Duhân Suresinin 12. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.


“Muhakkak ki biz mü'minleriz. Bizden azabı kaldır.”

İşte zamanımızın korkunç tuzağı. İnsanlar Allah’a ulaşmayı diliyorlar diye mü'min olduklarını zannediyorlar. Ve bunlar da (bu dumanın kapladığı insanlar da, onlar da) araştırmak gereğini duymuyorlar. Kendilerine söylense de inanmıyorlar. Ve dîn adamlarının üzerinde şu anda bu açıklamalar yapıldıktan sonra büyük bir vebal vardır. Allah’a ulaşmayı dilemeyen ve başka insanların da dilemesine sessiz kalarak veya bizatihi yanlış bilgilerle onları yönlendirerek mâni olanlar. İnsanların Allah’a ulaşmayı dilemelerine ve neticede Allah'a ulaşmalarına mâni olanlar. Onların hepsi uzak bir dalâlette ve zalimler. İşte öyle bir duman ki: “yagşân nâs(nâse): insanları saracaktır.” İnsanların çok büyük bir kısmını saracaktır. “Bu azabı bizden kaldır. Çünkü muhakkak ki biz mü'minleriz.” diyecekler. Ama aslında mü'min değiller. Küfür içindeler. Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişiyi Allah'a inansa da Allahû Tealâ mü'minler safında görmüyor. Mü'min olarak kabul etmiyor. Onun için azap onlardan alınmıyor. Yani zalimler kim? İnsanları Allah'ın yolundan men edenler. Sadece men edenleri sarmıyor duman. Men edilen büyük kitleyi de sarıyor. Men edenler küçük bir azınlıktır. İlim taifesi ve hakikatleri bilmeyen zamanımız cahiliyyesi.

Sevgili kardeşlerim! Son derece önemli bir konudan bahsediyoruz. Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişinin cehennemden kurtulması mümkün değildir. Dalâletten kurtulması mümkün değildir. Küfürden kurtulması mümkün değildir. Onun için buradaki insanların: “Ya Rabbi! Bizi bağışla. Biz bu duhanın içinde olmamalıydık. Bizi kurtar. Çünkü biz mü'minleriz.” demeleri hiçbir şeyi ifade etmiyor. Şu anda yaşamakta olan bütün dünya insanının %90’dan fazlası kesinlikle Allah’a ulaşmayı dilemiyor. %90’dan çok daha fazlası da diyebiliriz. Dileyenler, bütün devirlerde şu dünyada yaşayan insanlarda, bütün kabilelerde, bütün şehirlerde, bütün ülkelerde her zaman nispetleri %10’un altında olmuştur. Peygamberlerin devrinde de netice değişmemiştir.

Sevgili öğrenciler izleyenler, dinleyenler! Dünya nüfusu içerisinde kurtulabilenler, Allah’a ulaşmayı dileyebilenler her zaman %10’un altında kalmaya mahkûmdur. Şeytan bütün insanlar üzerinde korkunç bir tesirin sahibidir. “Mü'minleriz” diyenler aslında mü'min değiller. Mü'min olduklarını zannediyorlar. Çünkü onlara göre mü'min kavramı, Allah'a inanmak. Öyle olmadığını hepimiz biliyoruz.

Duhân Suresinin 13. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.


ennâ lehum uz zikrâ: onlar, öğüt almazlar.  
ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun): onlara andolsun ki apaçık bir resûl geldi.

Burada bir âyeti eksik almış. 14 de olmalıydı.

Duhân Suresinin 14. âyet-i kerimesi:

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.


“Onlar, o resûle aldatılmış şeytan tarafından öğretilmiş ve mecnun dediler; deli dediler.” diyor Allahû Tealâ.

Bütün dünyayı saran bir fitne dumanı şu anda dünyayı kuşatmış durumdadır. Ve bu devrin resûlü konunun açıklamasını yapmasına rağmen insanlar tarafından hem şeytan tarafından öğretilmiş hem de deli hüviyetinde kabul edildi. Oysa ki Allah'ın, resûlü susturmaktan muradı Allah'ın  bu âyetlerinin gerçekleşmesiydi.

Benzer konular