Enfâl 73'te, onu yapmazsanız yani birbirinize dost olmazsanız, Bakara 256'da buyurulduğu gibi tagutu inkar etmezseniz, yeryüzündeki fitne ve fesatın daha da büyüyeceğini söyleyebilir miyiz? Yüce Rabbimiz içinde bulunduğumuz hidayet çağında kainatı kaplayan bu duhân fitnesinin bitmesi için Fetih 28'de açıklandığı gibi, Mehdi Resûl'ün hidayete hak ile gönderdiğini söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » İrşad » Enfâl 73'te, onu yapmazsanız yani birbirinize dost olmazsanız, Bakara 256'da buyurulduğu gibi tagutu inkar etmezseniz, yeryüzündeki fitne ve fesatın daha da büyüyeceğini söyleyebilir miyiz? Yüce Rabbimiz içinde bulunduğumuz hidayet çağında kainatı kaplayan bu duhân fitnesinin bitmesi için Fetih 28'de açıklandığı gibi, Mehdi Resûl'ün hidayete hak ile gönderdiğini söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Enfâl 73'te, onu yapmazsanız yani birbirinize dost olmazsanız, Bakara 256'da buyurulduğu gibi tagutu inkar etmezseniz, yeryüzündeki fitne ve fesatın daha da büyüyeceğini söyleyebilir miyiz? Yüce Rabbimiz içinde bulunduğumuz hidayet çağında kainatı kaplayan bu duhân fitnesinin bitmesi için Fetih 28'de açıklandığı gibi, Mehdi Resûl'ün hidayete hak ile gönderdiğini söyleyebilir miyiz?

Şu anda dünya üzerinde inananlar arasında savaşlar oluyor. İnsanlar, ordular göndererek ülkeleri işgal ediyorlar. Ve oranın halkıyla otomatik olarak savaşa girmiş oluyorlar. Elbette hiç kimse ülkesinin silahlı insanlar tarafından istilasına gönül rızasıyla katlanmaz. Mutlaka karşı çıkarlar. Nitekim karşı çıkılıyor. Evvelce de olduğu gibi, Afganistan'da aynı şeyler oldu. Irakta oluyor, Filistin de oluyor. Olaylar söz konusu. İnsanlar öldürülüyor. Burada yanlışlık nerede? Yanlışlık inananların birbirlerine savaş açması. Allah’ın dostlarının şeytanın tesiriyle birbirinin karşısında düşman olarak oluşması ve birbirlerini yemeleri.

Şimdi Bakara 256'ya bakıyoruz:

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.


Allahû Tealâ diyor ki:

"Dînde zorlama yoktur. İrşad yollarıyla (rüşd yolları) gayy yolları (cehenneme yolları) birbirinden ayrılmıştır. Açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kim tagutu inkâr ederse (insan ve cin şeytanları) ve âmenu olursa, Allah'a ulaşmayı dilerse yani Allah’a ulaştıran rüşd yolunu tercih ederse, artık andolsun ki; o, Allah’tan kopması mümkün olmayan bir kulba sımsıkı yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.

Fetih 28:

48/FETİH-28: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî, ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).
O’dur ki, Resûl’ünü hidayetle ve hak dîn ile bütün dînlere izhar etmesi (açıklaması) için gönderdi ve şahit olarak Allah yeter.


"O Allah ki; diğer bütün dînlere izhâr etmek üzere, zail kılmak üzere, muzayir kılmak, yardımcı kılmak üzere, zail kılmak üzere, açıklamak üzere gâlip kılmak üzere, bütün dînlere açıklamak üzere, o resûlünü hidayetle ve hak dîn  ile gönderdi." diyor Allahû Tealâ.

"ve kefâ billâhi şehîdâ (şehîden): Şahid olarak Allah kâfidir." diyor

Bu Resûl'de bugünkü çağdaki Resûl'dür. Çünkü insanların çok büyük bir kısmı O’nun risaletine inanmamışlardır. O'nun bir sahtekar olduğu konusunda fikir birliğine varanlar, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. En azından oluşturuyordu. Daha hakikatler yeni yeni anlaşılıyor.

Öyleyse hidayetin din adamları tarafından unutulduğu bir devre gelecekti. O devre geldi. İnsanlar hidayeti unuttular, özellikle din adamları hidayeti unuttu. Hidayetin ne olduğunu unuttular. Kendilerini hidayette sayıyorlar. Hidayet doğru yol olduğuna göre, İslâm da 5 şarttan ibaret olduğuna göre; namazını kılan, orucunu tutan, zekâtını veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren herkes kurtulduğunu zannediyor. Cennete gireceğini zannediyor.

İşte Allahû Tealâ burada Resûl'ü hakkında söylediği şey “Bütün dinlere açıklamak üzere.” diyor. Şu anda dünya üzerinde bu olay cereyan ediyor. Dinlerin birleşmesi konusunda ciddi bir çalışma var. Burada adı geçen Resûl, bu konuda Hristiyan kesiminede, Yahudi kesiminede ve oradaki yetkililerle kesin bir şeyi ispat etmiş durum ki, Yahudilerde de Hristiyanlarda da İslâm’ın 7 safhası Tevrat’ın ve İncil’in içinde yer alıyor. Yani onların da ataları ve şu anda manastırlarda yaşayan kesimi 7 safhayı yaşamışlar. Onlara da farz. Bu dinlerin birleştirilmesi için son derece önemli bir aşamadır sevgili kardeşlerim. Ve buradaki “yuzhirehu”  Onlara ihsan etsin diye ifadesi Türkçe’ye çevrilirken hep gâlip kılmak üzere şeklinde dizayn edilmiştir. Halbuki “yuzhirehu”  İzhâr etmek demek, açıklamak demek. Eğer bu dostluk beraberlik oluşabilirse o zaman dinler arasındaki kavga bitecektir. Bittiği zaman inananlar birbirleriyle sağlam bir şekilde kenetleneceklerdir.

Burada Allahû Tealâ’nın iki tane şartı var. Resûlünü hidayetle göndermesi. Neden bunu önemli kabul ediyoruz? Çünkü hidayet bütün dinlerde kaybolmuş. Hristiyanlıkta da, Yahudilikte de, İslâm'da da. Halbuki Peygamberlerin yaşadığı devreye baktığımız zaman hepsi hidayetin gerçek sahipleriydi. Onlara tâbî olanlar da tabi.

Niçin “Hakkın” diyor Allahû Tealâ? Çünkü insanlar hakikatleri unuttukları için hak müessesesi, Allah’ın dîni hakikisi kalmamış ortalıkta. İşte o Kur’ân’ın sayfaları içinde bulunan, 7 safha ve 4 teslimden oluşan Hak dîn, Hakk’ın dîni Allah’ın dîni olan İslâm'dır. Ve bütün dinler üzerine o izhâr edilecektir, açıklanacaktır ve ispat edilecektir ki, diğer dinler de ondan farklı bir şeyin sahibi değiller. 7 safha ve 4 teslim bütün dinlerde mevcut.

Öyleyse bu Resûl'ün hidayet ve Hak dîn ile gönderildiğini söyleyebiliriz.  

Benzer konular