Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesindeki îmânın sevdirilmesi ile küfrün kerih gösterilmesini açıklar mısınız? Allah’a ulaşma talebi ile ilişkisi de bu âyetin içinde buyrulmakta mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » İhlâs Makamı (irşad olma) » Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesindeki îmânın sevdirilmesi ile küfrün kerih gösterilmesini açıklar mısınız? Allah’a ulaşma talebi ile ilişkisi de bu âyetin içinde buyrulmakta mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesindeki îmânın sevdirilmesi ile küfrün kerih gösterilmesini açıklar mısınız? Allah’a ulaşma talebi ile ilişkisi de bu âyetin içinde buyrulmakta mıdır?

Allahû Tealâ Hucurat Suresinin 7. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

49/HUCURÂT-7: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrahe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).
Ve aranızda Allah’ın Resûl'ü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.


va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi): Biliniz ki aranızda Allah'ın Resûl'ü var.
lev yutîukum fî kesîrin minel emri: Eğer emirden çoğunda size uysaydı, itaat etseydi.
le anittum: Lanetlenirdiniz.
ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne: Fakat Allah, lakin Allah size îmânı sevdirdi, îmâna muhabbet etmenizi sağladı, îmânı sevmenizi sağladı.
ve zeyyenehu fî kulûbikum: ve onunla, îmânla kalplerinizi müzeyyen kıldı, süsledi, tezyin etti.  
fî kulûbikum: Kalplerinizin içinde.
ve kerrehe ileykumul kufre: Ve size küfrü kerih gösterdi.  
vel fusûka: Ve fıskı kerih gösterdi.
vel isyân (isyâne): Ve isyanı kerih gösterdi.
ulâike humur râşidûn(râşidûne): İşte onlar irşada ulaşanlardır diyor Allahû Tealâ  

Allahû Tealâ'nın söyledikleri bunlar. Bütün sahabe irşada ulaşmışlar. "İşte onlar irşada ulaşanlardır." diyor. Şimdi kardeşimiz soruyor:
 
İnşallah bu âyet-i kerime’deki imanın sevdirilmesi ile küfrün kerih gösterilmesini açıklar mısınız? Bunun Allah’a ulaşma talebi ile ilişkisi de bu âyetin içinde buyrulmakta mıdır?

Sevgili kardeşlerim, her şey bir dilekle başlar. Allah’a ulaşmayı dilemek. Ne zaman Allah’a ulaşmayı dilerseniz, o zaman yeni bir dizayn oluşur. Allah’a ulaşma dileği, Allah’ın (Rahim) esmasıyla tecellisini gerektirir. Ve  bu noktada Allah’ın Rahim esmasıyla tecelliye başlamıştır. Size 7 tane Furkan verecektir. Görmeyen, işitmeyen, idrak etmeyen sizler, görmeye işitmeye ve  Allah’ın söylediklerini idrak etmeye başlayacaksınız. Bu noktadan itibaren Allah ve  onun dizaynı içindeki hususlar sizi mutlu kılmaya başlayacaktır. Artık gören, işiten, idrak eden birisi oldunuz. Bu noktada görüş açınız, artık değişecektir. O güne kadar Allah’a ulaşmayı dilemek diye bir şeyden haberdar olmayan sizler, bunu işittiğiniz zaman eğer bunun arkasındaki güzelliği merak ederde Allah’a ulaşmayı dilerseniz, o zaman büyük güzellikler başlayacaktır. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse onun ufkunu her üç boyutta birden açar. Görme ufkunu açar. O güne kadar görme ufkunun içerisinde bir mürşid yoktur. Ama irşad makamının söylediklerini o günden sonra işiteceği için, manasına varacağı için irşad makamını artık herhangi bir kişi olarak değil, irşad makamı olarak görmeye başlar. Ve  söylediklerini kalbine indirdiği zaman, anladığı şey büyük mutluluklara götürecektir. Çünkü anladığı şey Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamanın standartlarıdır. Böylece kişi daha sonraki devrede Allah’ın kalbine ulaşmasıyla Allah’ı daha çok sevecektir. Ve  îmânı daha üst seviyeye yükselecektir. Sonra, Allahû Tealâ onun göğsünden kalbine nur yolu açacaktır. Kalbine ulaşan Allah onun kalbi ile kendisi arasına girer ve  o kişinin kalbinin nur kapısını Allah’a çevirir. Kalbini Allah’a çevirir. Allah’a dönük olan bir kalp Allah’ı daha çok sevmeye başlar. Bunun arkasında Allah’a daha çok îmân etmek vardır. Allah’ı sevmek, Allah’a inancı temsil eden îmânı sevmek demektir.
 
Öyle ise bu noktada îmânın sevilmesi söz konusudur. Peki!  fıskı, isyanı, küfrü kerih gösteriyor Allahû Tealâ, ne demek istiyor? Diyor ki; Allahû Tealâ âmenû olanları Allah’a isyan etmeyenler olarak değerlendirir. Âmenû olmayanlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, münip olmayanlar, Allah’a yönelmeyenler, ikisi de aynı manayı ifade ediyor. Allah’a yönelmek, Allah’a ulaşmayı dilemekten başlayarak, mürşide ulaşıncaya kadar geçen bütün safhayı kaplar. Âmenû olmak 7. basmağa kadar olan safhayı kaplar. Ama münip olanlarda Allah’a ulaşmayı dileme noktasında bu işe başlarlar. Âmenû olanlarda Allah’a ulaşmayı zaten dileyenlerdir. Öyleyse münip olmak Allah’a yönelmek, 14 basamak ihtiva eder. Yada, 3.basamaktan başladığına göre 11 basamak ihtiva eder. Allah’a ulaşmayı dilemek 3. basamaktan, 7.basamağa kadar 4 basamak ihtiva eder. Âmenû olmak bir anda gerçekleşen olaydır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişide Allahû Tealâ derhal Rahim esmasıyla tecelli eder, o tecellinin sonuçları ise beş, altı dakika içinde tamamlanır. O kişinin hem uzuvları üzerindeki etkenleri alınmıştır, hem hassaları üzerindeki engeller alınmıştır. Hem de o kişinin bütün günahları örtülmüştür. Âmenû olduğu anda bu olay tamamlanır. Bu kişi âmenû  olduğu anda, Allah’a yönelen bir kişidir. Âmenû olduğu anda takva sahibi olur kişi, münip olduğu anda yine takva sahibi olur.

Öyle ise, unutmayın! Cennete gidecek olanlar sadece takva sahipleridir. Bu insanlar kimdir? Bu insanlar fısktan kurtulmuş olan insanlardır. Bu insanlar kimdir? Bu insanlar, küfürden kurtulmuş olanlardır. Bu insanlar kimdir? Bu insanlar isyandan kurtulmuş olanlardır. Kimdir isyan eden? Allahû Tealâ’nın onca âyette bütün insanlara emrettiği, Allah’a ulaşmayı dileyin müessesesine itaat etmeyenlerdir. Allahû Tealâ diyor ki; “Biz Resûllerimizi göndeririz. Âmenû olanları Allah’a ulaşmayı dileyenleri müjdelesinler diye, ama âmenû  olmayanları, Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri uyarsınlar diye”
 
İşte bu uyarıdan, uyarı mutlaka kendilerine ulaşacaktır. Yoksa isyan diye bir müessese olmaz. İsyan kaidelere itaat etmemenin manasıdır. Kişi kaideyi bilecek ki, itaat edip etmediği ortaya çıksın. Onun için tebliğ herkesedir. Tebliğ herkese mutlaka yapılır. Eğer insanlar akil ve  baliğ olmuşsa, tebliğe muhatap olmayan aralarında yoktur. Çünkü cehenneme giren herkese bu sual sorulur. “Size Allah’ın Resûlü gelip de sizin Allah’a ulaşmayı dilemediğinizi, bu sebeple buraya cehenneme geleceğinizi söylemedi mi?” diye, hem cinlere hem insanlara oradaki (hazenetuha) cehennemin bekçileri sorarlar. Mutlaka sorarlar. Ve  herkesten de aynı cevabı alırlar. (Evet! geldi).

Öyleyse tebliğ herkesedir. Tebliğe itaat etmeyen, isyandadır. Tebliği gerçekleştirmeyen o kişi fısktadır ve  küfürdedir. İsyan itaat etmemenin tâbî neticesidir. Allahû Tealâ isyan edenleri kendi halinde bırakır diyor. Onlarla ilgilenmez diyor. Ama Allah’a ulaşmayı dileyenleri kendisine ulaştırır diyor. Rad Suresinin-27. âyet-i kerime’sinde.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


A’râf  Suresinin 186. âyet-i kerimesinde de aynı şeyi söylüyor Allahû Tealâ.
 
7/A'RÂF-186: Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye lehu, ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terkeder (bırakır).


Allah’ın davetine itaat etmeyenler, isyanda olanlardır diyor. Allah onları isyanları içinde tuğyanları içinde, azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakır diyor. Öyleyse  îmânın sevdirilmesi neyi ifade eder?  Allah’a ulaşma dileğiyle başlayan bir vetireyi ifade eder. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, o kişi îmânı sevendir. O kişi, küfrü kerih görendir. Küfrü kerih gören, şeytanı da, tağutu da kerih görendir.
   
Öyle ise küfrün kerih görülmesi olayı, isyanında kerih görülmesidir. Fıskında kerih görülmesidir. Bütün insanlar doğuşlarından itibaren fısktadırlar. Bütün insanlar doğuşlarından itibaren isyandadırlar. Ve  bütün insanlar doğuşlarından itibaren dalâlettedirler. Ama böyle bir dizaynda bunların gerçek anlamda yani, bunların aksine sahip değillerdir anlamı çıkıyor buradan. Hidayette değillerdir. İtaatte değillerdir. Fısktan kurtulmuş değillerdir. Ama aslında müessesenin fiili olarak tatbikata başladığı yer, kişinin davete muhatap olduktan sonraki tavrıdır. Kim davete muhatap olurda, Allah’a ulaşmayı dileyin, yoksa gideceğiniz yer cehennemdir davetine muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dilemezse o kişi hem fısktadır, hem küfürdedir, hem isyandadır.  Neden isyandadır?  Çünkü davete icabet etmemiştir. Davet Allah’ın emridir, Allah’ın emrine isyan etmiştir. Neden fısktadır? Allah’a ulaşmayı dileseydi fısktan kurtulacaktı. Allah’a ulaşmayı dileyen birisi olacaktı. Hidayet üzere olacaktı. Ve  neden küfürden kurtulmuştur? Çünkü, mü’minler sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Allah’a inanmak mü’min olmak için yeterli değildir. Mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemek söz konusu.

İşte  îmânın sevdirilmesi, küfrün kerih gösterilmesi bu standartlarda cereyan eder. Allahû Tealâ Allah’a ulaşmayı dileyenlere îmânı sevdirir, onlar her geçen gün îmân yolunda biraz daha ilerleyeceklerdir. Mutlaka ilerleyeceklerdir. Bu onların elinde değildir. Allah’ın kanunu böyle olduğu için. Ve  mutlaka küfrü de kerih göreceklerdir. Îmânı sevdikçe, küfür kerih görülür. Allah’ı sevdikçe îmânınızı da sevmiş olursunuz. Allah’ı sevmenin derecesi ile îmânın derecesi hep aynı seviyeleri takip eder.

Benzer konular