Ar’âf suresinin 56. âyetinde fesat çıkaranlarla, Bakara Suresinin 12. âyetindeki fesat çıkaranlar aynı mıdır? Muhsinler makamındaki bir kişi fesat çıkarabilir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Muhsinler (2. teslim: fizik beden teslimi) » Ar’âf suresinin 56. âyetinde fesat çıkaranlarla, Bakara Suresinin 12. âyetindeki fesat çıkaranlar aynı mıdır? Muhsinler makamındaki bir kişi fesat çıkarabilir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ar’âf suresinin 56. âyetinde fesat çıkaranlarla, Bakara Suresinin 12. âyetindeki fesat çıkaranlar aynı mıdır? Muhsinler makamındaki bir kişi fesat çıkarabilir mi?

7/A'RÂF-56: Ve lâ tufsidû fîl ardı ba'de ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ(tamaan) inne rahmetallâhi karîbun minel muhsinîn(muhsinîne).
Islâh olduktan sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın. Allah’a korkarak ve umutla yalvarın. Şüphesiz ki Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır.


Burada muhsin olan bir kişiden bahsediyor, Allahû Tealâ. Yani bu âyet-i kerime, Allahû Tealâ’nın bir muhsinle konuşması gibi.

“Islâh olduktan sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın. Şüphesiz ki Allah'ın rahmeti muhsinlere yakındır.” Tamam. Allahû Tealâ’nın buradaki ifadesi açık ve kesin: “Islâh olduktan sonra (yani muhsin olma şerefine ulaştıktan sonra).” O zaman herşey belli değil mi sevgili kardeşlerim? Olay kendi kendine açıklanıyor.

“Ar’âf suresinin 56. âyetindeki fesat çıkaranlarla, Bakara Suresinin 12. âyetindeki fesat çıkaranlar aynı mıdır? Muhsinler makamındaki bir kişi fesat çıkarabilir mi?”

Muhsinler makamındaki bir kişi fesat çıkarmaz. Şimdi diğer iki âyet-i kerimeye bakalım, fesattan neyi kastediyorlar?

2/BAKARA-12: E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Gerçekten onlar, fesat çıkaranlar, onlar değil mi? Ve lâkin farkında değiller.


“Gerçekten onlar, fesat çıkaranlar onlar değil mi? Ve lâkin farkında değiller.” Bir önceki ve bir sonraki âyetlere de bakalım:

2/BAKARA-11: Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).
Onlara (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah’ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler.


2/BAKARA-13: Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah’a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi mi âmenû olalım?” dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih değiller mi? Ve lâkin bilmiyorlar.


Evet, âmenû olmak Allah’a ulaşmayı dilemekle başlayan bir vetiredir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan âmenû olamaz.

• Allah’a ulaşmayı dilemek, 1. kat cennetin anahtarını teşkil eder.
• Sonra mürşide tabiyet gelir, 2. kat cenneti ifade eder.
• Sonra ruhun Allah’a ulaşması, 3. kat cenneti ifade eder.
• Fizik vücudun teslimi 4. kat cenneti ifade eder.
• Nefsin teslimi 5. kat cenneti ifade eder.
• Muhsin olmak 6. kat cenneti ifade eder.
• İradeyi Allah’a teslim etmek, 7. kat cenneti ifade eder.

Görülüyor ki; sevgili kardeşlerim, Allah’a ulaşmayı dilemekten başlayan, iradenin teslimine kadar devam eden bir bütün var. Bu bütünün herbirisi, bir parçası tam 7 tane ifade kullanılıyor. Cennetler de 7 tane cennettir. Herbirisi hangi noktaya ulaşmış da ölmüşse o kat cennete girer. Konu böylece açıklanmış oluyor.

Allah razı olsun.

Benzer konular