Vechin tesliminde tıpkı ruhumuzda olduğu gibi önce bizim irademizi kullanarak, bu teslimi dilememiz. Ardından Allah’ın bu talebi görüp, işitip, bilmesi ve devam eden Rahmân esmasının tecellisiyle bu dileği mutlak bir îmân seviyesine ulaştırarak vechimizi teslim aldığını söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » Vechin tesliminde tıpkı ruhumuzda olduğu gibi önce bizim irademizi kullanarak, bu teslimi dilememiz. Ardından Allah’ın bu talebi görüp, işitip, bilmesi ve devam eden Rahmân esmasının tecellisiyle bu dileği mutlak bir îmân seviyesine ulaştırarak vechimizi teslim aldığını söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Vechin tesliminde tıpkı ruhumuzda olduğu gibi önce bizim irademizi kullanarak, bu teslimi dilememiz. Ardından Allah’ın bu talebi görüp, işitip, bilmesi ve devam eden Rahmân esmasının tecellisiyle bu dileği mutlak bir îmân seviyesine ulaştırarak vechimizi teslim aldığını söyleyebilir miyiz?

Vechin teslimindeki esas şu: Nasıl ruhumuzun teslimindeki Allah’a ulaşmayı dilediğimiz andaki 4 şartın:

1. si, Allah’a inanmak.
2. si, insan ruhunun ölmeden Allah’a ulaşacağına inanmak.
3. sü, bunun üzerimize farz olduğuna inanmak.
Şimdi 4.sü bizim için çok önemli;
4. sü Allah’ın söz vermesi sebebiyle mademki Allahû Tealâ söz veriyor. Biz Allah’a ulaşmayı dilersek mutlaka ruhumuzu Allah’a ulaştıracak, bu inancın sahibi olmak: “Mutlaka Allah benim ruhumu Kendisine ulaştıracaktır.” Çünkü söz vermiş, Şûrâ-13’de diyor ki:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“Kim Bana yönelirse ( Bana ulaşmayı dilerse) Ben onu mutlaka Kendime ulaştırırım. Bu inancın sahibi olan kişinin ruhunu Allah, mutlaka Kendisine ulaştırır.”

İşte tıpkı bunun gibi ruhu Allah’a ulaştıktan sonra bu kişi; “Allahû Tealâ bana söz vermişti. Ben Allah’a ulaştırmayı diledim diye mutlaka benim ruhumu Kendisine ulaştıracaktı. Ulaştırdı. Öyleyse şimdi tevekkülümün devam edebilmesi için ben Allah’a fizik vücudumu da teslim edeceğime, Allah’ın fizik vücudumu teslim alacağına inanırsam, böyle bir sağlam inancın sahibi olursam, o zaman Allahû Tealâ mutlaka nasıl ruhumu teslim aldıysa o söylediğine inanç sahibi olduğum için ben Allah’a tevekkül etmek suretiyle mutlaka oraya da ulaşırım. Allah mutlaka ben inanırsam ki fizik vücudumu da teslim alacaktır, mutlaka Allah bunu da gerçekleştirecektir.” diye düşünen bir kişinin inanç sistemi.

İrademizi kullanarak böyle bir dileğin sahibi olmamız, bu talebi Allahû Tealâ’nın mutlaka işitmesi görmesi, bilmesi söz konusu ve Rahmân esmasının devamı. Bu dileği mutlak bir îmân seviyesine ulaştırarak vechimizi de teslim aldığını da söyleyebilir miyiz? Bunu mutlak bir îmân seviyesine ulaştırması gerekmiyor. Bu îmânın sahibi ise Allah’a bu yeterli yani Allah’ın biz inanırsak, fizik vücudumuzu teslim alacağına inanırsak, buna îmân edersek mutlaka gereğini yapacağı vakasından hareketle oraya ulaşıyoruz. Biz Allah’ın fizik vücudumuzu teslim alacağına inanırsak; biz Allah’a tevekkül ediyoruz. Allah’ı kendimizi yeniden vekil tayin ediyoruz. Yeniden Allah’ın İlâhi İradesi bizim irademizi tekrar kontrol altına alıyor. Ve fizik vücudumuzu da teslim alıyor, Allahû Tealâ.

Tam öyle olması gerekmiyor. Ama bu standartta kişi böyle bir talebin sahibi ise inanıyorsa ki Allahû Tealâ, onun fizik vücudunu da Kendisine teslim alacaktır. Mutlaka Allah bunun gereğini yapar.

Onu diyor kardeşimiz: “Onu mutlak bir îmân seviyesine ulaştırarak bunu yapar mı?”

Mutlak bir îmân seviyesine ulaştırması gerekmiyor. Bizim böyle bir îmânın sahibi olmamız Allah’a göre yeterli. Mutlak îmân, irademizi Allah’a teslim ettiğimiz noktada geçerlidir.  

Benzer konular