Muhammed 17'yi açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Muhammed 17'yi açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Muhammed 17'yi açıklar mısınız?

Muhammed Suresinin 17. âyet-i kerimesi:

47/MUHAMMED-17: Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum.
Ve onlar ki hidayete ermişlerdir, (Allah) onların hidayetini artırdı ve onlara takvalarını verdi.


“Onlar ki hidayete ermişlerdir, hidayetleri artırılır ve onlara takvaları verilir.”

Muhammed Suresinin 16. âyet-i kerimesinde kimler var:

47/MUHAMMED-16: Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ izâ haracû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum.
Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah’ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır.


Muhammed Suresinin 16. âyet-i kerimesinde kalpleri mühürlenenler var (kalpleri mühürlü olanlar).

Muhammed Suresinin 17. âyet-i kerimesinde kimler var? Muhammed Suresinin 17. âyet-i kerimesinde hidayete erenler var, hidayet üzere olanlar var.

Öyleyse Allahû Tealâ hidayete ermekten bahsediyor. Hidayet üzere olmak neyi ifade eder? Kim Allah’a ulaşmayı dilemiş ise; dilediği andan itibaren o kişi dalâletten kurtulmuştur. Dilediği andan itibaren o kişi hidayet üzeredir.

Öyleyse kim Allah’a ulaşmayı dilerse; dilediği anda o kişinin dalâleti bitmiştir. Dilediği andan sonraki 5-6 dakika içinde o kişi artık dalâlette değildir.

Neden değildir? Eğer bir insan (o kişi) Allah’a ulaşmayı dilemiyorsa, o kişinin gözlerinde hicab-ı mesture, basar isimli görme hassasının üzerinde gışavet vardır. Kulaklarında vakra vardır, işitme hassası mühürlüdür. Kalbinde ekinnet vardır (idraki engelleyen bir müessese) ve kalbi mühürlüdür, kalbin içinde de küfür yazar. İşte bu insan Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesine göre dalâlettedir.

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


Ama kim ki Allah’a ulaşmayı diler; dilediği andan itibaren o kişi dalâlette değildir. Neden?  

Dalâletteki kişinin standartlarını gördük demin Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde. Vasıfları negatif. Bu kişinin kalbindeki muhtevaya bakıyoruz:

Kalbi mühürlü.
Sem’i isimli işitme hassası da mühürlü.
Görme hassası üzerinde gışavet adlı perde var, o da mühürlü.

Öyleyse ne işitme ne görme ne idrak hiçbiri çalışmıyor kişide. İşte bu insan dalâlette Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesine göre.

“Biz onları (hevalarını kendilerine ilâh edinenleri) ilim üzere dalâlette bırakırız.” diyor Allahû Tealâ. Onların özelliklerini veriyor bu üç özellik. Bu 3 özellikte olan kişiler dalâlette.

Ama şimdi, Muhammed Suresinin 17. âyet-i kerimesinde hidayette olandan bahsediyor Allahû Tealâ. Kim bu insanlar?

Bu insanlar Allah’a ulaşmayı dilemişler. Diledikleri zaman ne olur? Allahû Tealâ sadece;

Görme hassalarının üzerindeki gışaveti almakla…
İşitme hassalarındaki mührü açmakla…
Kalplerinin mührünü açmakla kalmaz.

Aynı zamanda;

Gözlerinin üzerindeki hicab-ı mestureyi alır.
Kulaklarındaki engel olan vakrayı alır.
Kalplerini açar, küfür kelimesin dışarı alır.
Kalplerindeki ekinneti alır ve kalplerindeki ekinnetin yerine ihbatı koyar.

Bu bir bütünü ifade eder. Bu 7 tane işlemi vücuda getirirken Allahû Tealâ bu 7 işlem boyunca o kişinin sevaplarını devamlı artırır. Kişi hiçbir şey yapmamış henüz. Sadece Allah’a ulaşmayı dilemiş. Allahû Tealâ her işlevi yerine getirdikçe, o kişinin amel defterinde kazandığı dereceler artar.

Öyle ki; 7 tane işlemi tamamladığı zaman Allahû Tealâ, birkaç dakika içinde o kişinin sevapları mutlaka günahlarını aşar. O kişi cehennemlik iken cennetlik olur.

Buraya kadar Allahû Tealâ onun günahlarını örttü. Ama bu âyetin (Muhammed Suresinin 17. âyet-i kerimesinin) muhtevasına gelmedik daha.

Sonra Allahû Tealâ o kişiyi göğsünden kalbine yol açarak huşuya ulaştırır ve mürşidiyle müşerref kılar. Yani kişi hacet namazını kılar, Allah'tan mürşidini sorar ve Allahû Tealâ da ona mutlaka mürşidini gösterir.

Gösterirse ne olur? Kişi mürşidine ulaşır. Ulaşırsa başının üzerine devrin imamının ruhu gelir. Ve aynı anda Allah, o kişinin kalbinin içine îmânı yazar Mucâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesi gereğince.

Ne olur? Allah’a ulaşmayı dilediği anda hidayet üzere olan bu kişinin (dalâletten kurtulup hidayette olan bu kişi) 14. basamakta hidayeti artar. Nasıl artar? Allah kalbinin içine îmân kelimesini yazar; îmânı artar. Îmânı artınca, kişinin hidayeti de artar.

Hidayetin artmasındaki sebepler:

1- Kişinin kalbine îmânın yazılması.
2- O kişinin günahlarının örtülmesi.
3- Tâbiiyeti sırasında günahlarının sevaba çevrilmesi.

Herbirisi, o kişinin hidayetini arttıran birer faktördür. “Ve o kişiye takvası verilir.” diyor Allahû Tealâ. Takvası; o kişinin kalbinin içine yazılan îmân kelimesidir.

Hidayetini artıran, o kişiyi gerçek anlamda takva sahibi kılan, Allah'ın (kişinin) kalbinin içine yazdığı îmân kelimesidir. Hidayet sahipleri, takva sahipleri nefs tezkiyesi yapabilenlerdir.

Kalbine îmân kelimesi yazılmayan hiç kimse nefs tezkiyesi yapamaz. Çünkü nefs tezkiyesi demek, (kişinin zikir yapmasının neticesinde) nefsinin kalbinde Allah'ın nurlarının toplanması ve bu toplanan nurların o kişinin nefsinin kalbinde bir şeyleri ifade etmesi demektir.

Bu toplanan nurlar kişinin kalbinde birikiyor ve bu biriken nesne rahmet nurlarının %2, fazl nurlarının %7’li şekilde %98’e kadar o kişinin nefsinin kalbinde artması, onların hidayetlerinin devamlı artışıdır.

Evvelâ günahlarının örtülmesi ile hidayetleri artıyor, sonra kalplerinin içine îmân yazılmasıyla hidayetleri artıyor. Sonra günahlarının sevaba çevrilmesi ile hidayetleri artıyor. Sonra o kişi Allah'a doğru yoluna devam ettikçe (nefsinin kalbine devamlı Allah'ın nurlarının (fazılların) yerleşmesiyle) hidayeti artıyor.

Ve kalbine konulan (Allah'ın kalbine yazdığı) îmân kelimesiyle, o kişiye takvası verilmiş olur. Aynı zamanda takvanın verilmesi o kişinin başının üzerine devrin imamının ruhunun gelmesini de ihata eder.

Benzer konular