İsrâ 45, 46 ile Fussilet 5 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Sıratı Mustakîm » İsrâ 45, 46 ile Fussilet 5 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İsrâ 45, 46 ile Fussilet 5 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimelerine bakıyoruz:

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren): Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel ruhunu Allah’a ulaştırmaya) inanmayanlar arasına bir hicab-ı mesture kıldık, yani gözlerinin üzerine görmelerini engelleyen bir perde koyduk.” diyor Allahû Tealâ.

İsrâ Suresinin 46. âyet-i kerimesi:

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten: Ve onların kalplerine ekinnet koyduk.
en yefkahûhu: Onların fıkıh etmesine engel olan bir ekinnet, bir engel.
ve fî âzânihim vakrâ(vakran): Ve kulaklarına vakra koyduk.
ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni: Ve sen, Kur’ân’da Rabbini zikrederek.
vahdehu: O’nun tekliğini zikrederek Kur’ân’ı okuduğun zaman.
vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren): Ve onlar arkalarını nefretle dönerler.

İsrâ 45 ve 46.
 
Şimdi Fussilet 5 ve 6'ya bakıyoruz. İlişkiye beraberce bakacağız:

41/FUSSİLET-5: Ve kâlû kulûbunâ fî ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi ve fî âzâninâ vakrun ve min beyninâ ve beynike hicâbun fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne).
Ve dediler ki: “Bizi kendisine davet ettiğin şeye karşı, kalplerimizde (idrak etmeyi önleyen) ekinnet, kulaklarımızda (işitmeyi engelleyen) vakra ve seninle bizim aramızda bir perde var. Artık (sen dilediğini) yap! Muhakkak ki biz de dilediğimizi yapacak olanlarız.”


ve kâlû kulûbunâ fî ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi: Ve derler ki: ‘Kalplerimiz ekinnet içindedir. Kendisine davet ettiğin, ona davet ettiğin şeyden, ona davet ettiğin şey konusunda, yani Allah’a ulaşmayı dileme konusunda kalplerimizde ekinnet vardır. Kalplerimizin içinde ekinnet vardır, kalplerimiz örtüler içerisindedir.
ve fî âzâninâ vakrun: Kulaklarımızın içinde vakra vardır, ağırlık vardır, engel vardır.
ve min beyninâ ve beynike hicâbun: Seninle bizim aramızda da bir hicap vardır, perde vardır, yani gözlerimizin üzerinde de perde vardır.

“fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne)”

fa’mel: Öyleyse sen amel et.
innenâ: Muhakkak ki.
âmilûn: Biz de amel edeceğiz.

Öyleyse burada, Fussilet Suresinin 5. âyet-i kerimesi bunları söylüyor ve Fussilet Suresinin 6. âyet-i kerimesine bakıyoruz:

41/FUSSİLET-6: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi vestagfirûhu, ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O’na yönelin (O’na doğru istikamet alın) ve O’ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!”


kul innemâ ene beşerun mislukum: De ki: ‘Muhakkak ki ben, ancak sizin gibi bir beşerim, bir insanım.
yûhâ ileyye: Bana vahyolunuyor.
ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun: Sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu bana, sadece vahyediliyor; sadece benim sizden farkım bu.
festekîmû ileyhi: Öyleyse O’na doğru istikamet alın. (Yani O’na ulaşmayı dileyin. Yani O’na ulaşmayı dileyerek O’na doğru istikamet üzere olun. İlk Sıratı Mustakîm’in üzerine böylece gelin. Allah’a doğru istikametlenmiş olun.)
vestagfirûh: Ve O’ndan mağfiret dileyin.
ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne): Ve vay haline o müşriklerin!

Kimler müşrikler? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Öyleyse müşriklerden olmaktan onların kurtulduğu noktayı işaret ediyor Fussilet Suresinin 6. âyet-i kerimesi. Kim müşriklerden olmaktan kurtulur? Allah’a ulaşmayı dileyenler ve Allah’tan mağfiret dileyenler; çünkü kim Allah’a ulaşmayı dilerse onun günahları örtülür. Sonra o kişi mürşidine ulaşır. Tâbiiyet anında günahları bu sefer de sevaba çevrilir.

Şimdi suallere bakıyoruz:

“İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimeleri ile Fussilet Suresinin 5. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtası var mı?”

İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimeleri ile Fussilet Suresinin 5. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtası var. İkisi de gözlerdeki engellerden, kulaklardaki engellerden ve kalplerdeki engellerden bahsediyor. İkisinde de bu engeller mevcut.

“Fussilet Suresinin 6. âyet-i kerimesinde istikamet tutanların Allah’a ulaşmayı dileyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?”

Evet. Fussilet Suresinin 6. âyet-i kerimesinde Allah’a doğru istikamet sahibi olanların Allah’a ulaşmayı dileyenler olduğunu söyleyebiliriz.

Benzer konular