Hadîd-28 ile En’âm-122 arasında bir ilişki vardır, diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Hadîd-28 ile En’âm-122 arasında bir ilişki vardır, diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hadîd-28 ile En’âm-122 arasında bir ilişki vardır, diyebilir miyiz?

Hadîd-28 ile En’âm-122. En’âm-122’ye bakıyoruz:

6/EN'ÂM-122: E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûran yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ölü (Allah’a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.


“e ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi: Ölü olan kişi ile onu dirilttiğimiz ve kendisine, onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kişi aynı olur mu (insanlar arasında kendisine verdiğimiz nurla yürüyecek kişi)?
ke men meseluhu: Onun gibi midir (o kişi gibi midir)?
fîz zulumâti: Karanlıklar içinde olan.
leyse bi hâricin minhâ: Ondan, o karanlıklardan çıkması mümkün olmayan, çıkamayacak olan kişi gibi midir?
kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne): Bu sebeple kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.”

Ne diyor Allahû Tealâ? Diyor ki: “Onlara nur verdiğimiz, karanlıklar içinde insanların arasında yürüsün diye nur verdiğimiz kişi ile karanlıklar içinde olan (o karanlıktan çıkamayacak kişi) aynı olur mu?” diyor.

Ne olmuş? Taraflardan biri Allah'a ulaşmayı dilemiş, Allah 12 tane ihsanla mürşidine ulaştırmış, tâbiiyetini gerçekleştirmiş, başının üzerine devrin imamının ruhu yani nur oluşmuş. O kişi daha Allah'a ulaşmayı dilediği an karanlıktan çıktı. Görmeyen gözleri görmeye başladı. İşitmeyen kulakları işitmeye başladı. İdrak etmeyen kalbi idrak etmeye başladı. Bütün günahları örtüldü, mürşidine ulaştığı zaman da bütün günahları sevaba çevrildi. Allah'ın verdiği dereceler de 1/10’dan 1/100’e çıktı ve daha yukarı çıkacak. Ve kişi Allah'a ulaşmayı dilediği an zaten cehennemden kurtuldu.

Başının üzerinde nur olduğu zaman ise 2. kat cennetin sahibi oldu. Ve bütün günahları hem örtüldü hem de sevaba çevrildi. “Hiç bu kişi ile diğer kişi bir olur mu?” diyor Allahû Tealâ. Hadîd-28’e geliyoruz:

57/HADÎD-28: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve âminû bi resûlihî yu’tikum kifleyni min rahmetihî ve yec’al lekum nûran temşûne bihî ve yagfir lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler), Allah’a karşı takva sahibi olun. Ve O’nun Resûl’üne îmân edin ki, size rahmetinden iki kat versin. Ve sizin için, onunla beraber yürüyeceğiniz nur kılsın (versin). Ve sizi mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin). Ve Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.


“yâ eyyuhellezîne âmenût tekûllâhe: Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olun.
ve âminû bi resûlihî: Ve resûle îmân edin.
yû’tikum kifleyni min rahmetihî: Size rahmetinden iki kat versin.
vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun): Allah Gafur’dur, Rahîm’dir.”

Bu iki âyet arasında bir ilişki kesin olarak var. Allahû Tealâ’nın Hadîd Suresinin 28. âyet-i kerimesinde söylediği: “Size rahmetinden iki kat versin.” olayı “Size mağfiret etsin.” olayıdır.
“Ve onunla yürüyeceğiniz bir nur versin.” (Kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin.”

En’âm-122’de sadece Allahû Tealâ: “Size onunla yürüyeceğiniz (insanların arasında onunla yürüyeceğiniz) bir nur versin. Ve sizi diriltsin.” diyor (ölüyken sizi diriltsin)”

Her ikisinde de bir Allah'a ulaşmayı dileme tabirinin, dileme muhtevasının arkasından gelen bir tâbiiyet müessesesi var. Kişinin başının üzerine gelen ruhun oluşması (başının üzerine nur verilmesi). Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin 7 tane furkan almasından sonra, günahlarının örtülmesinden sonra mürşidine ulaştığını ve mürşidinin önünde tâbiiyetini gerçekleştirdiğini ve Allah’ın onun bütün günahlarını sevaba çevirdiğini görüyoruz.

En’âm-122’de de Hadîd-28’de de mürşidin önünde yapılan, Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin 12 ihsanla mürşidinin önünde yapılan bir tövbe anlatılıyor. Bu tevbede Allahû Tealâ Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesi gereğince o kişinin günahlarını sevaba çeviriyor yani ona mağfiret ediyor ve rahmetinden de 2 kat veriyor. Salâvât ve rahmet verirken o güne kadar, salâvât ve fazl da vermeye başlıyor. Başının üzerinde de devrin imamının ruhu ve ayrıca günahlarının sevaba çevrilmesi. Af edilmiş olan günahlarının tâbiiyet ile sevaba çevrilmesi.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


“Hayır, öyle değil.” diyor Allahû Tealâ. “Kim tâbî olur da mü’min olursa Biz onun bütün seyyiatini hasenata çeviririz." diyor Allahû Tealâ. Yani “Ona mağfiret ederiz." diyor. Yetmez. Bakara Suresinin 261. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi o kişinin bütün günahlarının sevaba çevrilmesinin ötesinde, Allahû Tealâ o güne kadar ona 1/10 verirken 1/100 vermeye başlıyor, her 1 derecelik sevabına. Ve katlarda yükseldikçe kişi, bu 1/100, 1/700’e kadar yükseliyor.

İki âyet-i kerime arasında kesin bir ilişki söz konusu.

Benzer konular