Muddessir Suresinin 41’den 47’ye kadar olan âyetlerini bizlere açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Muddessir Suresinin 41’den 47’ye kadar olan âyetlerini bizlere açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Muddessir Suresinin 41’den 47’ye kadar olan âyetlerini bizlere açıklar mısınız?

Diyor ki Allahû Tealâ:

74/MUDDESSİR-41: Anil mucrimîn(mucrimîne).
Mücrimlerden (suçlulardan).


“Suçlu günahkârlar.”

Muddessir Suresinin 42. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-42: Mâ selekekum fî sekar(sekara).
Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?


“Sizi cehenneme sürükleyip iten nedir? Cehennemin içine sürükleyen sevk eden şey nedir? (Sülûk ettiren yaklaştıran, ulaştıran şey (Sülûk kelimesi: s-l-k) seni sülûk ettiren.”

Muddessir Suresinin 43. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-43: Kâlû lem neku minel musallîn(musallîne).
“Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.


“Onlar, ‘biz namaz kılanlardan değildik.’ dediler.”

Muddessir Suresinin 44. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-44: Ve lem neku nut’ımul miskîn(miskîne).
Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.


“Yoksula yedirmezdik.”

Muddessir Suresinin 45. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-45: Ve kunnâ nehûdu meal hâidîn(hâidîne).
Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.


“Bâtıla ve tutkulara dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik. Yani nefsimizin âfetlerine tâbî olurduk.”

Muddessir Suresinin 46. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-46: Ve kunnâ nukezzibu bi yevmid dîn(dîni).
Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.


“Dîn gününü yalan sayıyorduk. Yani insanların Allah’a ruhlarını ulaştırmak üzere irşad makamının önünde tâbî oldukları ve başlarının üzerine devrin imamının ruhunun geldiği ve ruhlarının Allah’a doğru yola çıktığı günü dîn gününü yalan sayıyorduk.” Muddessir Suresinin 47. âyet-i kerimesi:

74/MUDDESSİR-47: Hattâ etânâl yakîn(yakinu).
Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).


“Sonunda yakîn gelip bize çattı gelip bize ulaştı. Yani ölüm geldi ve biz Allah’a ulaşmayı dilemeden öldük.”

Kurtuluşu olmayan insanlardan bahsediyor Allahû Tealâ. Burada yoksula yedirmezdik sadece fizik âlemde insanlara yemek vermek değil, nefslerini Allah’ın zikriyle fizik vücutlarının onlara infak etmesine de mani olanlar aynı zamanda. Eğer Allah’ın yolunda olsalardı ne olacaktı? Fizik vücut zikir yapacaktı Allah’ın katından gelen rahmet fazl ve salâvât ona gelecekti rızık olarak ama o bu rızkı nefsin kalbine ulaştırıp, Allah’ın göğüsten kalbe açtığı kapıdan nefsin kalbine ulaştırıp, nefsin kalbinde fazıl birikimini gerçekleştirecekti. Nefsi infâk etmiş olacaktı.

İşte yoksul olan o kişinin aç kalbidir. Allah’ın fazlına susamış olan açıkmış olan yoksul olan kalbidir. Öyleyse kişi nefsine tâbîdir. “Tutkulara gidenlerle birlikteydik.” diyor. Nefsinde sadece afetler var ne olacak Allah’ın yasak ettiği bütün fiilleri işleyecek, emrettiklerini ise yapmayacak. Bunlardan biri de: “Namaz kılanlardan değildik.” Ama burada yoksula yedirmezdikten murat; fizik vücudumuzla nefsimizi de infâk etmezdik anlamınıda içeren bir bütünü alıyor. Ve: “Ruhumuzun Allah’a ulaşma gününü yalan sayıyorduk ve bu sebeple o konuda hiçbir gayretimiz olmadı.” diyor. Ve hepsi Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insanın bütün muhtevadaki hezeyanını ifade ediyor.

Sorunun A şıkkı:  “Burada ifade edilen dîn gününün sanıldığı gibi kıyâmet günü olmadığını Allahû Tealâ’nın tayin ettiği bir mürşide tâbî olup dîne girildiği gün olduğunu anlayabilir miyiz?” Dîn günü tâbî olunan gündür.

Evet, anlayabiliriz.

Sorunun B şıkkı: “Dîn günü ile yevm’il âhir arasındaki ilişkiyi de bizlere açıklar mısınız?” Dîn günü yevm’il âhir’in başlangıcıdır. Yevm’il evvel’dir. Dîn günü tâbî olursunuz, yevm’il âhir’de ise Allah’ın Zat’ına ulaşırsınız. Böylece âhire ulaşmış olursunuz, Allah’ın Zat’ı.

Allah razı olsun.

Benzer konular