Mürşid ile irşad arasındaki ilişkiyi izah eder misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Mürşid ile irşad arasındaki ilişkiyi izah eder misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mürşid ile irşad arasındaki ilişkiyi izah eder misiniz?

Sevgili kardeşlerim! Mürid ile mürşid arasındaki ilişki bu dünyaya ait olan bir ilişkidir. Aslında ilişki, mürid ile devrin imamı arasında cereyan eder. Bir insan hangi mürşide tâbî olacağını kendisi tayin etmez (edemez), Allahû Tealâ tayin eder.

Eğer “Ben kendime falancayı mürşid olarak seçtim, kabul ettim.” tarzında bir ifade kullanılıyorsa, bu ifade yanlış. Kişi seçim hakkının sahibi değildir, Seçim Allah'ındır. Allahû Tealâ’nın seçimiyle herşey gerçekleşir.

Öyleyse nasıl bir olgudan bahsediyoruz? Hangi seçim? Neyin seçimi? Allahû Tealâ Fâtiha Suresinde diyor ki:

1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.


“Yalnız Senden istiane isteriz.”

Niçin?

1/FÂTİHA-6: İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme).
(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır).


“Bizi Sıratı Mustakîm'e ulaştır. Ruhumuzu Sıratı Mustakîm'e ulaştırman için Senden istiane isteriz (yani mürşidimizin kim olduğunu bize bildirmeni isteriz ki; ona ulaşalım, tâbî olalım.)”

Peki böyle bir konuda Allahû Tealâ ne diyor: “Allah'tan sabırla istianeyi isteyin (mürşidinizi Allah’tan isteyin).”

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


Bir defa;

“yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar! Allah'tan vesileyi isteyin (Allah'a sizi ulaştıracak olan vesileyi Allah'tan isteyin. vebtegû: ibtiga edin (isteyin).” diyor Allahû Tealâ. Bu bir emirdir.

Biz de Fâtiha Suresinde Allahû Tealâ’ya: “Senden istiane isteriz (mürşidimizin kim olduğunu bize göstermenizi isteriz.” diyoruz. Ve Allahû Tealâ diyor ki:

16/NAHL-9: Ve alâllâhi kasdus sebîli ve minhâ câirun, ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.


“ve alallâhi kasdus sebîli: Sebîllerin (Her mürşidin bulunduğu noktadan devrin imamının dergâhına bir sebîl vardır. Her sebilin tayini ve kastedilmesi, tespiti) Allah'a aittir.” diyor Allahû Tealâ.
 
Ve böylece Bakara Suresinin 45. ve 46. âyet-i kerimeleri gereğince Allah'tan mürşidimizi istiyoruz:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.


“Allah'tan sabırla ve namazla (hacet namazıyla) mürşidinizi (istianeyi) isteyin. (Mürşidinizin kim olduğunu Allah’ın size göstermesini isteyin.) Bu kebiretün bir iştir (zor bir iştir).” Kimler için? Herkes için. Kimler için kolay? “İllâ alel hâşiîn(hâşiîne): Ama huşû sahipleri için (yani Allah’a ulaşmayı dileyenler için) zor değildir.” diyor Allahû Tealâ.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.


“Onlar, kesin şekilde emindirler ki; ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıracaklardır. (Ve bu ulaştırmanın neticesinde onlar kesin şekilde bundan emin olarak bu işi yapacaklardır.) Ölümden sonra da ruhlarının tekrar Allah'a döneceğine ona da kesin şekilde inanırlar.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse huşû sahiplerinin hacet namazı kılması üzerine (Allah’a ulaşmayı dileyen herkes mutlaka huşû sahibi olur), “Onlara bildirecektir.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse böyle bir dizaynda, herkes için ulaşabileceği bir yerde bir mürşid vardır. Devrin imamına herkes ulaşamaz ama herkesin ulaşabileceği yerde mürşid vardır.

Allahû Tealâ kimin hangi mürşide ulaşacağını Kendisi tayin eder. Devrin imamı herkesin yerine vazifelidir. Ama herkes devrin imamına ulaşamayacağı için: “Allah'a ulaştırmaya (ulaştırana değil Allah'a ulaştırmaya) vesile olanı Allah'tan isteyin.” diyor Allahû Tealâ.

Mürşid burada devreye girer ama ilişkiler, devrin imamıyla tâbiiyeti oluşan mürid arasında cereyan eder. Dünya hayatı mürid ile mürşid arasındadır. Eğer direkt olarak kişiler devrin imamına tâbî olmuşlarsa fizik hayatta da ilişkiler devrin imamı ile ona tâbî olanların arasında cereyan eder. Diğerleri için (herkes ulaşabileceği yerdeki mürşidine tâbî olduğu için) söz konusu olan fizik ilişkiler; dünya hayatının tanzimi, dizaynı, tatbikatı mürşid ile mürid arasındaki ilişkilerdir. Ama manevî ilişkiler; devrin imamının ruhunun kişinin başının üzerine gelmesiyle başlar ve tatbikat devrin imamının eliyle yürütülür.

Mürid (Allah’a ulaşmayı dileyen demek, murat eden) ile Mürşid (irşad eden) arasındaki ilişkide, dünya hayatında her zaman beraber olmak söz konusudur. Mürşid, müridlere bir örnektir. Onun örnek olduğu her alanda, müridlerin onun ayak izlerini takip etmeleri gerekir. Böyle bir dizaynda herşeyin, mürşid örnek alınarak gerçekleştirilmesi asıldır. Mürşid (bütün mürşidler) devrin imamını temsil eder, devrin imamı Allah'ı temsil eder.

Mürşid her zaman, müridler üzerinde bir etkinin sahibi olması lâzımgelen bir kişidir. Yol göstericidir ve hedefe ulaşma konusunda en güzelini tahakkuk ettirecektir.

Mürid, adabın gereği olarak mürşidinin her emrine mutlak itaat etmek mecburiyetinde olandır. Ve Allahû Tealâ nasıl diyorsa: “Biz resûllerimizi kendilerine itaat edilsin diye gönderdik.” mürşidler de resûlü temsil ettikleri için emirlerine itaat edilmesi lâzımgelen kişilerdir.

Benzer konular