Yûnus-45’e göre Allah’ın asla Kendisine ulaştırmayacağı (hidayete eremeyecek olanların) dünya hayatında Allah'a ulaşmayı yalanlayarak Allah'a yönelmeyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Yûnus-45’e göre Allah’ın asla Kendisine ulaştırmayacağı (hidayete eremeyecek olanların) dünya hayatında Allah'a ulaşmayı yalanlayarak Allah'a yönelmeyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus-45’e göre Allah’ın asla Kendisine ulaştırmayacağı (hidayete eremeyecek olanların) dünya hayatında Allah'a ulaşmayı yalanlayarak Allah'a yönelmeyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Âli İmrân-73’te: “Hiç şüphesiz hidayet Allah'a ulaşmaktır (insan ruhunun ölümden evvel Allah'a ulaşmasıdır). Ra’d-27’de ise: “De ki; Allah dilediği kimseyi dalâlette bırakır. Ve O’na yönelen, ulaşmayı dileyen kimseyi Kendisine ulaştırır yani hidayete erdirir.” buyuruyor. Öte yandan Yûnus-45’te: “Allah’a mülâki olmayı, ölmeden önce ulaşmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler ve hidayette olmadılar.” buyuruyor. Buna göre Allah’ın asla Kendisine ulaştırmayacağı (hidayete eremeyecek olanların) dünya hayatında Allah'a ulaşmayı yalanlayarak Allah'a yönelmeyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?
 
Cevap hemen verilmeli. Evet, söyleyebiliriz. Tam söylediği gibi kardeşimizin. Şimdi âyetlere bakarak daha geniş açalım, spektrumda bakalım duruma. Âli İmrân-73:

3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).


ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum: Sizin dîninize tâbî olmayan kişilere inanmayın.
kul innel hudâ hudallâhi: De ki: Muhakkak ki HİDAYET, Allah’a ulaşmaktır.
en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum: Size verilenin bir benzerinin başka birine verilmesi veya Rabbinizin katında sizinle tartışacakları için mi böyle söylüyorsunuz?
kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi): De ki: Fazl, Allah’ın elindedir. Muhakkak ki fazl Allah'ın elindedir.
yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu): Onu dilediğine verir.
vallâhu vâsiun alîm(alîmun): Allah herşeyi kuşatan, herşeyi bilendir.

Burada şimdi ne diyor Allahû Tealâ? “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır: innel hudâ hudallâhi.”

inne: Muhakkak ki.
el hudâ: Hidayet.
hudallâhi: Allah'a ulaşmaktır.

Ra’d-27’ye geliyoruz:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi): Ve kâfirler dediler ki: ‘Onun üzerine âyet gelmeli değil miydi?’ derler.
kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe): De ki: Allah, dilediğini dalâlette bırakır.
ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe): Kim Allah'a yönelirse (Allah'a ulaşmayı dilerse) onu Kendine ulaştırır.

Yani Şûrâ-13’ün sonu gibi:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)” diyordu orada. Burada da: “yehdî ileyhi men enâb(enâbe)” diyor. “enâb” ve “yunîb”, “yunîbune” hepsi aynı kökten gelen kelimeler. Allah'a yönelmek, Allah'a ulaşmayı dilemek mânâsına geliyor.

Öyleyse burada da: “Kim Allah'a yönelirse Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onu Kendisine ulaştırır, onun ruhunu Kendisine ulaştırır." diyor.

Muhakkak ki 1.’sinde: “Muhakkak ki hidayet; Allah'a ulaşmaktır.” buyuruluyor.
2.’sinde de: “Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah'a yönelirse onlar, Allah onları Kendisine ulaştırır." diyor.

Ve Yûnus-45’e geliyoruz:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum: Ve o gün, gündüzden bir saatten fazla kalmamışlar gibi onları toplayacak yani haşredecek. Birbirlerini tanıyacaklar. O gün yani kıyâmet günü onları haşredecek, toplayacak ve birbirlerini tanıyacaklar.
kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi: Allah’a mülâki olmayı (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı) dilemeyenler, yalanlayanlar. (“kezzebû” kullanıldığına göre, yalanlayanlar, dilemeyenler değil. “Yalanlayanlar hüsrana düştüler.” diyor Allahû Tealâ.)
ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne): Onlar hidayette olmadılar. Hidayet üzere olmadılar. Ruhlarını Allah'a doğru yola çıkarmadılar.
Şimdi bunları teker teker gördük. Suale dönelim:

“Âli İmrân-73’te: ‘Hiç şüphesiz hidayet Allah'a ulaşmaktır.’ buyuruluyor.

Ra’d-27’de ise ‘Allah dilediği kimseyi dalâlette bırakır. Ve O’na yöneleni (ulaşmayı dileyen kimseyi) Kendisine ulaştırır, hidayete erdirir.’ yani diyor.

Diğer taraftan da Yûnus-45’te: ‘Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler yani nefslerini hüsrana düşürdüler ve hidayette olmadılar.’ buyuruyor.

Buna göre Allah’ın asla Kendisine ulaştırmayacağı (hidayete eremeyecek olanların) dünya hayatında Allah'a ulaşmayı yalanlayarak Allah'a yönelmeyenler olduğunu söyleyebilir miyiz?”

Yûnus-45’e göre Allah'a ulaşmayı yalanlayanlar. Allah'a bir insan ruhunun hayattayken mülâki olmasını yalanlayanlar. Ra’d-27 ve Âli İmrân-73’e göre de Allah'a yönelmeyenler olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Âyetler tam onu ifade ediyor.

Benzer konular