Bakara-257, En’âm-122 ile Zumer-22 arasında bir ilişki var mı? Ölü olanların Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, dileyenlerin Allah’tan bir nur üzere olup zulmetten nura çıkanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Bakara-257, En’âm-122 ile Zumer-22 arasında bir ilişki var mı? Ölü olanların Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, dileyenlerin Allah’tan bir nur üzere olup zulmetten nura çıkanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara-257, En’âm-122 ile Zumer-22 arasında bir ilişki var mı? Ölü olanların Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, dileyenlerin Allah’tan bir nur üzere olup zulmetten nura çıkanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bir defa sualin cevabı kesinlikle evet, söyleyebiliriz. Şimdi konuya girelim.

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


Diyor ki Allahû Tealâ: “Allah âmenû olanların, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin, Allah’a ulaşmayı dileyen mü’minlerin dostudur. Onları zulmetten nura çıkarır. O kâfirlere gelince; o kâfirler de tagutun dostudur. Tagut onları nurdan zulmete götürür. Onlar ateş ehlidirler. Orada ebediyyen kalacaklardır.”

6/EN'ÂM-122: E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûran yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ölü (Allah’a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.


“Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.”

Öyleyse ne diyor Allahû Tealâ? “Ölüyken dirilttiğimiz kişi.” Allah’a ulaşmayı dilememiş, ölü. Allah’a ulaşmayı dilemiş; Allahû Tealâ 12 tane ihsan vererek onu diriltmiş. Görmeyen kişi görmeye başlamış. Bir ölü görmez, işitmez, idrak etmez ama Allahû Tealâ ölü olan bu kişiyi gören, işiten ve idrak eden birisi haline getirmiş yani ona hayat vermiş. (En’âm Suresinin 122. âyet-i kerimesi.)

39/ZUMER-22: E fe men şerahallâhu sadrahu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbihi, fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâhi, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.


Diyor ki Allahû Tealâ: “O kişi ki Allah onun göğsünü İslâm için yarmıştır. Ve o kişi Rabbinden nur üzere olmuştur.”
 
fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi): O Allah'ın zikrinden kalpleri kararmış olanlara veyl olsun. Vay haline onların.
ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin): Onlar apaçık bir dalâlet içindedirler.

Allahû Tealâ burada mukayese ediyor. O başlangıçtaki “e” sual oluyor. Anlaşılan iki tarafın mukayesesi söz konusu. “Allah'ın göğsünü yarıp da göğsünden kalbine nur yol açtığı ve göğsünü İslâm için yardığı ve Rabbinden nur üzere olan kişi gibi mi?” diyor Allahû Tealâ. Kim? “O kendilerine veyl olunanlar, vay haline dedikleriyle onlar bir olur mu?” mânâsı çıkıyor.  

Öyleyse ölü olanlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. En’âm-122’de burada “ölüyken dirilttiğimiz ve insanlar arasında yürüsün diye kendisine nur verdiğimiz kişi” diyor. Yani burada Allah’a ulaşmayı dilemekten sonra tâbiiyet de gerçekleşmiş. Devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelmiş ve onunla bu, o nurun da o ruhun da başının üzerinde salâh nuru olduğu için artık o bir nurla yürümeye başlamış kişi. Ötekiler karanlıklar içindedir. İşte kim tâbiiyetini gerçekleştirirse o Allah’tan bir nur alır, o karanlıklarda değildir artık. Başının üzerinde devrin imamının ruhu ve o ruhun nuru vardır.

Benzer konular