En’âm Suresinin 36. âyet-i kerimesinde ancak işitenler davete icabet eder, buyurulmakta. İşitmenin Allah’a ulaşmayı dilemeyle olan ilişkisini açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » En’âm Suresinin 36. âyet-i kerimesinde ancak işitenler davete icabet eder, buyurulmakta. İşitmenin Allah’a ulaşmayı dilemeyle olan ilişkisini açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm Suresinin 36. âyet-i kerimesinde ancak işitenler davete icabet eder, buyurulmakta. İşitmenin Allah’a ulaşmayı dilemeyle olan ilişkisini açıklar mısınız?

Sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Görevi veren Allah, o göreve dayanabilecek olan gücü de verir. O göreve sabredebilecek olan sabrı da verir. Öyleyse Allah bizim gibi olan insanları kendilerini başkalarına adayan kişiler olarak göreve alır. Göreve talip olmak söz konusu değildir. Hidayet makamına risalet seviyesinde seçilenlerin hepsi doğmadan evvel seçilmişlerdir. Siz bunları anlayamazsınız! Bu palavralarla bizi karalamaya çalışan zavallı kardeşlerim! Orada öldüğünüz gün biz de bulunacağız. Evet, bu hakkımızda bu yazıları yazanların hepsinin ölümünde bulunduğumuz gibi sizin de ölümünüzde bulunacağız. Bir mümkün olsaydı o gün yüzünüzdeki pişmanlığı diğer bütün insanlara gösterebilmek bir mümkün olsaydı. O zaman siz de onu görenlerden birisi olacaktınız. Ve hakkımizda aklınız sıra sizi büyütecek olan, bizi küçültecek olan o karalamaları müsveddeleri yazmazdınız gibi geliyor bize. Halep ordaysa arşın burda!

Sevgili kardeşlerim! Her şey öylesine güzel dizayn edilmiş ki! Böyle bir dizaynda bütün insanların ölürken dirilmeleri görmeleriyle, işitmeleriyle, idrak etmeleriyle mümkün onlar diridirler. Geri kalanlar zaten ölüdürler. Ölüler hayatta olanlara çamur atmakla meşguller. Olur mu böyle yani! Şimdi sualin cevabında: “İşitme ile Allah’a ulaşmayı dilemenin ilişkisini açıklar mısınız?” diyor. Açıkladık.

İşiten kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş kişidir, işiten kişi ölü iken diriltilmiş kişidir. Bu kişi 14. basamağa ulaştığı zaman başının üzerine devrin imamının ruhu gelecektir, onu başının üzerinde ise ne vardır? Salâh nuru vardır, bir nur vardır. İşte Allahû Tealâ onu söylüyor bir âyet-i kerimesinde. Resûl diyor: “Sizi başınızın üzerindeki o nurla insanların arasında yürüsün diye hayata çağırırken, ölümden hayata ulaşmaya çağırırken neden onun sözlerine gerekli dikkati ve ihtimamı sarf etmiyorsunuz da şeytanın üçkâğıtçılığına tâbî oluyorsunuz? Sizi ölüyken hayata getirecek olan ve insanların arasında yürümeniz için başınıza verilecek olan bir nurla sizi güçlendirecek olan Allah.” diyor.

İşte Allah’a ulaşmayı dileyen kişi kimdir? Kulaklarındaki vakra, işitme hassasının üzerindeki mühür alınmış ve açılmış olan kişidir. Ve o kişi kurtuluşa ehildir. Ve Allah onun için diyor ki:  “Böyle kime Allahû Tealâ işittirirse onu ölü olan bu kişiyi hayata getirir diriltir.” diyor Allahû Tealâ.  Sonra da:  “Allah’a döndürülürler.” diyor. Ve En’âm Suresinin 36. âyet-i kerimesi bir harika değil mi? Sevgili kardeşlerim, her şeyi belirtiyor. Ondan evvel kişiler ölü, Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes ölü.  Allah’a ulaşmayı dilerse kulaklarındaki vakrayı alacak kişiyi diriltecek ve O’na Kendisine döndürecek. Ne ile?  İnsanların arasında yürümesi için başının üzerine verdiği nurla. O kişinin aynı anda ruhu, Allah’a doğru yola çıkmış olacaktır devrin imamının ruhu başının üzerine geldiği an o kişinin ruhu vücudundan ayrılır. Çünkü devrin imamının ruhu o kişinin ruhuna Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesine göre:

40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


“Senin Allah’a ulaşma günün geldi. Sana Allah’ın emrini tebliği emrediyorum. Ben Allah’ın emrinden olan devrin imamını ruhuyum. Bunun için vücudunun üzerine gönderildim ve burada kalacağım.”  Mucâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesi:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?


“Onların üzerine, başlarının üzerine Allah’ın katından ruh gönderilir. Ve o ruhla yed edilirler, desteklenirler (yani o ruh devamlı olarak orada kalır) ve onların kalplerinin içine îmân yazılır.” diyor Allahû Tealâ. İşte böylece olay bütünleniyor sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım!

Benzer konular